Pages in topic:   < [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16] >
Off topic: Osmanlıca - Türkçe kaynaklar, Cumhuriyet boyunca Türkçenin serüveni, Günümüz Türkçesi...
Thread poster: Adnan Özdemir
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:23
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
Noktalama İşaretleri (TDK) -III- Jul 16, 2013

Ünlem İşareti ( ! )
1. Sevinç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi duyguları anlatan cümlele­rin sonuna konur:
Ne mutlu Türk’üm diyene! (Mustafa Kemal Atatürk)
Hava ne kadar da sıcak!
Aşk olsun!
Ne kadar akıllı adamlar var!
2. Seslenme, hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur:
Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!
... See more
Ünlem İşareti ( ! )
1. Sevinç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi duyguları anlatan cümlele­rin sonuna konur:
Ne mutlu Türk’üm diyene! (Mustafa Kemal Atatürk)
Hava ne kadar da sıcak!
Aşk olsun!
Ne kadar akıllı adamlar var!
2. Seslenme, hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur:
Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!
(Mustafa Kemal Atatürk)
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk cumhuriye­tini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. (Mustafa Kemal Atatürk)
Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!
(Yahya Kemal Beyatlı)
Dur, yolcu! Bilmeden gelip bastığın
Bu toprak bir devrin battığı yerdir.
(Necmettin Halil Onan)
UYARI: Ünlem işareti, seslenme ve hitap sözlerinden hemen sonra konulabi­leceği gibi cümlenin sonuna da konabilir:
Arkadaş, biz bu yolda türküler tuttururken
Sana uğurlar olsun… Ayrılıyor yolumuz!
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
3. Alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırılmak istenen sözden hemen sonra yay ayraç içinde ünlem işareti kullanılır:
İsteseymiş bir günde bitirirmiş (!) ama ne yazık ki vakti yokmuş (!).
Adam, akıllı (!) olduğunu söylüyor.
UYARI: Ünlemden sonra üç nokta yerine iki nokta konulması yeterlidir.
Gök ekini biçer gibi!.. Başaklar daha dolmadan. (Tarık Buğra)
Kısa Çizgi ( – )
1. Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna konur:
Soğuktan mı titriyordum, yoksa heyecandan, üzüntüden mi bil- mem. Havuzun suyu bulanık. Kapının saatleri 12′yi geçmiş. Kanepe- lerde kimseler yok. Tramvay ne fena gıcırdadı! Tramvaydaki adam bir tanı- dık mı idi acaba? Ne diye öyle dönüp dönüp baktı? Yoksa kimsecik- lerin oturmadığı kanepelerde bu saatte pek başıboşlar mı oturur?
(Sait Faik Abasıyanık)
2. Ara sözleri ve ara cümleleri ayırmak için kullanılır:
Küçük bir sürü -dört inekle birkaç koyun- köye giren geniş yolun ağzında durmuştu. (Ömer Seyfettin)
3. Dil bilgisinde kökleri ve ekleri ayırmak için konur: al-ış, dur-ak, gör-gü-süz-lük.
4. Fiil kök ve gövdelerini göstermek için kullanılır: al-, dur-, gör-, ver-; başar-, kana-, okut-, taşla-, yazdır-.
5. Eklerin başına konur: -ak, -den, -ış, -lık.
6. Heceleri göstermek için kullanılır: a-raş-tır-ma, bi-le-zik, du-ruş-ma, ku-yum-cu-luk, prog-ram, ya-zar-lık.
7. Kelimeler arasında “-den…-a, ve, ile, ila, arasında” anlamlarını vermek için kullanılır: Türkçe-Fransızca Sözlük, Aydın-İzmir yolu, Ankara-İstanbul uçak seferleri, Türk-Alman ilişkileri, Ural-Altay dil grubu, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 09.30-10.30, Beşiktaş-Fenerbahçe karşılaşması, Manas Destanı’nda soy-dil-din üçgeni, 1914-1918 Birinci Dünya Savaşı, 2003-2004 öğretim yılı.
8. Matematikte çıkarma işareti olarak kullanılır: 50-20=30
Uzun Çizgi (—)
Yazıda satır başına alınan konuşmaları göstermek için kullanılır. Buna konuşma çizgisi de denir.
Arabamız tutarken Erciyes’in yolunu:
“Hancı dedim bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu’nu?”
Gözleri uzun uzun burkuldu kaldı bende,
Dedi:
— Hana sağ indi, ölü çıktı geçende!
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
Frankfurt’a gelene herkesin sorduğu şunlardır:
— Eski şehri gezdin mi?
— Rothshild’in evine gittin mi?
— Goethe’nin evini gezdin mi?
(Ahmet Haşim)
Oyunlarda uzun çizgi konuşanın adından sonra da konabilir:
Sıtkı Bey — Kaleyi kurtarmak için daha güzel bir çare var. Gerçekten ölecek adam ister.
İslam Bey — Ben daha ölmedim.
(Namık Kemal)
UYARI : Konuşmalar tırnak içinde verildiğinde uzun çizgi kul­lanılmaz.
Eğik Çizgi ( / )
1. Yan yana yazılması gereken durumlarda mısraların arasına konur: Korkma! Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak / Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak / O benim milletimin yıldızıdır parlayacak / O benimdir o benim milletimindir ancak. (Mehmet Akif Ersoy)
2. Adres yazarken apartman numarası ile daire numarası arasına ve semt ile şehir arasına konur: Altay Sokağı, Nu.: 21/6 Kurtuluş / ANKARA
3. Tarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur: 18/11/1969, 15/IX/1994.
4. Dil bilgisinde eklerin farklı biçimlerini göstermek için kullanılır: -a/-e, -an /-en, -lık /-lik, -madan /-meden.
5. Genel Ağ adreslerinde kullanılır: http://tdk.gov.tr
6. Matematikte bölme işareti olarak kullanılır: 70/2=35
Ters Eğik Çizgi ( \ )
Bilgisayar yazılımlarında art arda gelen dizinleri birbirinden ayırt etmek için kullanılır: C:\Dos>MD \Oyun
Tırnak İşareti ( “ ” )
1. Başka bir kimseden veya yazıdan olduğu gibi aktarılan sözler tır­nak içine alınır: Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin ön cephesinde Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.” vecizesi yer almaktadır. Ulu önderin “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözü her Türk’ü duygulandırır.
Bakınız, şair vatanı ne güzel tarif ediyor:
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır.
Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
UYARI : Tırnak içindeki alıntının sonunda bulunan işaret (nokta, soru işareti, ünlem işareti vb.) tırnak içinde kalır: “Akıl yaşta değil baş­tadır.” atasözü yüzyılların tecrübesinden süzülüp gelen bir gerçeği ifade etmiyor mu?
“İzmir üzerine dünyada bir şehir daha yoktur!” diyorlar.
(Yahya Kemal Beyatlı)
UYARI : Uzun alıntılarda her paragraf ayrı ayrı tırnak içine alınır.
2. Özel olarak belirtilmek istenen sözler tırnak içine alınır: Yeni bir “barış taarruzu” başladı.
3. Cümle içerisinde kitapların ve yazıların adları ve başlıkları tırnak içine alınır:
Yahya Kemal’in bazı şiirleri “Kendi Gök Kubbemiz” adı altında çıktı.
(Ahmet Hamdi Tanpınar)
“Yazım Kuralları” bölümünde bazı uyarılara yer verilmiştir.
UYARI: Cümle içerisinde özel olarak belirtilmek istenen sözler, kitapların ve yazıların adları ve başlıkları tırnak içine alınmaksızın koyu yazılarak veya eğik yazıyla (italik) dizilerek de gösterilebilir:
Höyük sözü Anadolu’da tepe olarak geçer.
Cahit Sıtkı’nın Şairin Ölümü şiirini Yahya Kemal çok sevmişti.
(Ahmet Hamdi Tanpınar)
UYARI : Tırnak içine alınan sözlerden sonra kesme işareti kulla­nılmaz: Yahya Kemal’in “Aziz İstanbul”unu okudunuz mu?
4. Bibliyografik künyelerde makale adları tırnak içinde verilir.

----
Kaynak: http://www.edebiyatfakultesi.com/noktalama3.htm
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:23
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
Noktalama İşaretleri (TDK) -IV- Jul 16, 2013

Tek Tırnak İşareti ( ‘ ’ )
Tırnak içinde verilen ve yeniden tırnağa alınması gereken bir sözü belirtmek için kullanılır:
Edebiyat öğretmeni “Şiirler içinde ‘Han Duvarları’ gibisi var mı?” dedi ve Faruk Nafiz’in bu güzel şiirini okumaya başladı.

“Atatürk henüz ‘Gazi Mustafa Kemal Paşa’ idi. Benden ona dair bir kitap için ön söz istemişlerdi.”
(Falih Rıfkı Atay)
Dende
... See more
Tek Tırnak İşareti ( ‘ ’ )
Tırnak içinde verilen ve yeniden tırnağa alınması gereken bir sözü belirtmek için kullanılır:
Edebiyat öğretmeni “Şiirler içinde ‘Han Duvarları’ gibisi var mı?” dedi ve Faruk Nafiz’in bu güzel şiirini okumaya başladı.

“Atatürk henüz ‘Gazi Mustafa Kemal Paşa’ idi. Benden ona dair bir kitap için ön söz istemişlerdi.”
(Falih Rıfkı Atay)
Denden İşareti (“)
Bir yazıdaki maddelerin sıralanmasında veya bir çizelgede alt alta gelen aynı sözlerin, söz gruplarının ve sayıların tekrar yazılmasını önlemek için kullanılır:
a. Etken fiil
b. Edilgen “
c. Dönüşlü “
ç. İşteş “
Yay Ayraç ( ( ) )
1. Cümlenin yapısıyla doğrudan doğruya ilgili olmayan açıklamalar için kullanılır:
Anadolu kentlerini, köylerini (Köy sözünü de çekinerek yazıyorum.) gezsek bile görmek için değil, kendimizi göstermek için geziyoruz.
(Nurullah Ataç)
UYARI: Yay ayraç içinde bulunan özel isimler ve yargı bildiren anlatımlar büyük harfle başlar ve sonuna uygun noktalama işareti getirilir.
UYARI : Hakkında açıklama yapılan söze ait ek, ayraç kapandıktan sonra yazılır:
Yunus Emre (1240?- 1320)’nin…
2. Tiyatro eserlerinde ve senaryolarda konuşanın hareketlerini, durumunu açıkla­mak ve göstermek için kullanılır:
İhtiyar – (Yavaş yavaş Kaymakama yaklaşır.) Ne oluyor beyefendi? Allah rızası için bana da anlatın…
(Reşat Nuri Güntekin)
3. Alıntıların aktarıldığı eseri veya yazarı göstermek için kullanılır:
Cihanın tarihi, vatanı uğrunda senin kadar uğraşan, kanını döken bir millet daha gösteremez. Senin kadar kimse kendi vatanına sahip ol­maya hak kazanmamıştır. Bu vatan ya senindir, ya kimsenin.
(Ahmet Hikmet Müftüoğlu)
Eşin var, aşiyanın var, baharın var ki beklerdin
Kıyametler koparmak neydi ey bülbül, nedir derdin?
(Mehmet Akif Ersoy)
4. Alıntılarda, başta, ortada ve sonda alınmayan kelime ve bölümle­rin yerine konulan üç nokta, yay ayraç içine alınabilir.
5. Bir söze alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırmak için kullanılan ünlem işareti yay ayraç içine alınır.
6. Bir bilginin şüpheyle karşılandığını veya kesin olmadığını gös­termek için kullanılan soru işareti yay ayraç içine alınır.
7. Bir yazının maddelerini gösteren sayı ve harflerden sonra kapama ayracı konur:
I) 1) A) a)
II) 2) B) b)
Köşeli Ayraç ( [ ] )
1. Ayraç içinde ayraç kullanılması gereken durumlarda yay ayraçtan önce köşeli ayraç kullanılır:
Halikarnas Balıkçısı [Cevat Şakir Kabaağaçlı (1886-1973)] en güzel eserlerini Bodrum’da yazmıştır.
2. Bibliyografik künyelere ilişkin bazı ayrıntıları göstermek için kullanılır: Reşat Nuri [Güntekin], Çalıkuşu, Dersaadet, 1922.
Server Bedi [Peyami Safa]
Kesme İşareti ( ‘ )
1. Aşağıda sıralanan özel adlara getirilen iyelik, durum ve bildirme ekleri kesme işaretiyle ayrılır:
a. Kişi adları, soyadları ve takma adlar: Atatürk’üm, Fatih Sultan Mehmet’e, Muhibbi’nin, Gül Baba’ya, Sultan Ana’nın, Yurdakul’dan, Kâzım Karabekir’i, Yunus Emre’yi, Ziya Gökalp’tan, Refik Halit Karay’mış, Ahmet Cevat Emre’dir, Namık Kemal’se.
UYARI : Sonunda p, ç, t, k ünsüzlerinden biri bulunan Ahmet, Çelik, Çiçek, Halit, Mehmet, Mesut, Murat, Özbek, Recep, Yiğit, Bosna-Hersek, Gaziantep, Kerkük, Sinop, Tokat, Zonguldak gibi özel adlara ünlüyle başlayan ek getirildiğinde kesme işaretine rağmen Ahmedi, Çeliği, Çiçeği, Halidi, Mehmedi, Mesudu, Muradı, Özbeği, Recebi, Yiğidi, Bosna-Herseği, Gaziantebi, Kerküğü, Sinobu, Tokadı, Zonguldağı biçiminde son ses yumuşatılarak söylenir.
UYARI: Özel adlar için yay ayraç içinde bir açıklama yapıldığında kesme işareti yay ayraçtan sonra konur: Yunus Emre (1240?-1320)’nin, Yakup Kadri (Karaosmanoğlu)’nin.
Ancak cins isimler için yapılan açıklamalarda yay ayraçtan sonra doğal olarak kesme işaretine gerek yoktur: İmek fiili (ek fiil)nin geniş zamanı şahıs ekleriyle çekilir.
UYARI : Özel adlar yerine kullanılan “o” zamiri cümle içinde büyük harfle yazılmaz ve kendisinden sonra gelen ekler kesme işaretiyle ayrıl­maz.
b. Millet, boy, oymak adları: Türk’üm, Alman’sınız, İngiliz’den, Rus’muş, Oğuz’un, Kazak’a, Kırgız’ım, Özbek’e, Karakeçili’nin, Hacımusalı’ya.
c. Devlet adları: Türkiye Cumhuriyeti’ni, Osmanlı Devleti’ndeki, Amerika Birleşik Devletleri’ne, Azerbaycan Cumhuriyeti’nden.
ç. Din ve mitoloji ile ilgili özel adlar: Allah’ın, Tanrı’ya, Cebrail’den, Zeus’u.
d. Kıta, deniz, nehir, göl, dağ, boğaz, geçit, yayla; ülke, bölge, il, ilçe, köy, semt, bulvar, cadde, sokak vb. coğrafyayla ilgili yer adları: Asya’nın, Marmara Denizi’nden, Akdeniz’i, Meriç Nehri’ne, Van Gölü’ne, Ağrı Dağı’nın, Çanakkale Boğazı’nın, Zigana Geçidi’nden, Uzunyayla’ya, Türkiye’dir, İç Anadolu’da, Doğu Anadolu’ya, Ankara’ymış, Sungurlu’ya, Ziya Gökalp Bulvarı’ndan, Yıldız Mahallesi’ne, Taksim Meydanı’ndan, Reşat Nuri Sokağı’na.
UYARI: Yer bildiren özel isimlerde kısaltmalı söyleyiş söz konusu olduğu zaman ekten önce kesme işareti kullanılır: Hisar’dan, Boğaz’dan.
e. Gök bilimiyle ilgili adlar: Jüpiter’den, Venüs’ü, Halley’in, Merih’e, Büyükayı’da, Yedikardeş’ten, Samanyolu’nda.
f. Saray, köşk, han, kale, köprü, anıt vb. adları: Dolmabahçe Sarayı’nın, Çankaya Köşkü’ne, Sait Halim Paşa Yalısı’ndan, Ankara Kalesi’nden, Horozlu Han’ın, Galata Köprüsü’nün, Bilge Kağan Abidesi’nde, Çanakkale Şehitleri Anıtı’na.
g. Kitap, dergi, gazete ve sanat eseri (tablo, heykel, müzik vb.) adları: Nutuk’ta, Safahat’tan, Kiralık Konak’ta, Sinekli Bakkal’ı, Hürriyet’te, Resmî Gazete’de, Onuncu Yıl Marşı’nı, Yunus Emre Oratoryosu’nu, Atatürk Uluslararası Barış Ödülü’nü.
ğ. Kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge ve genelge adları: Millî Eğitim Temel Kanunu’na, Medeni Kanun’un, Atatürk Uluslararası Barış Ödülü Tüzüğü’nde, Telif Hakkı Yayın ve Satış Yönetmeliği’nin.
UYARI: Belli bir kanun, tüzük, yönetmelik kastedildiğinde büyük harfle yazılan kanun, tüzük, yönetmelik sözlerinin ek alması durumunda kesme işareti kullanılır: Bu Kanun’un 17. maddesinin c bendi… Yukarıda adı geçen Yönetmelik’in 2’nci maddesine göre… vb.
h. Hayvanlara verilen özel adlar: Sarıkız’ın, Karabaş’a, Pamuk’u, Minnoş’tan.
UYARI: Kurum, kuruluş, kurul ve iş yeri adlarına gelen ekler kesmeyle ayrılmaz: Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türk Dil Kurumundan, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dekanlığına, Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğüne, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanlığının; Bakanlar Kurulunun, Danışma Kurulundan, Yürütme Kuruluna; Mavi Köşe Bakkaliyesinden, Gimanın.
UYARI : Özel adlara getirilen yapım ekleri, çokluk eki ve bunlardan sonra gelen diğer ekler kesmeyle ayrılmaz: Türklük, Türkleşmek, Türkçü, Türkçülük, Türkçe, Müslümanlık, Hristiyanlık, Avrupalı, Avrupalılaşmak, Aydınlı, Konyalı, Bursalı, Ahmetler, Mehmetler, Yakup Kadriler, Türklerin, Türklüğün, Türkleşmekte, Türkçenin, Müslümanlıkta, Hollandalıdan, Hristiyanlıktan, Atatürkçülüğün.
2. Kişi adlarından sonra gelen saygı sözlerine getirilen ekleri ayırmak için konur: Nihat Bey’e, Ayşe Hanım’dan, Mahmut Efendi’ye, Enver Paşa’ya vb.
UYARI: Unvanlardan sonra gelen ekler kesmeyle ayrılmaz: Cumhurbaşkanınca, Başbakanca, Türk Dil Kurumu Başkanına göre vb.
3. Kısaltmalara getirilen ekleri ayırmak için konur: TBMM’nin, TDK’nin, BM’de, ABD’de, TV’ye.
UYARI : Sonunda nokta bulunan kısaltmalarla üs işaretli kısaltmalar kesmeyle ayrılmaz. Bu tür kısaltmalarda ek noktadan ve üs işaretinden sonra, kelimenin ve üs işaretinin okunuşuna uygun olarak yazılır: vb.leri, Alm.dan, İng.yi; cm³e (santimetre küpe), m²ye (metre kareye), 64ten (altı üssü dörtten).
4. Sayılara getirilen ekleri ayırmak için konur: 1985′te, 8′inci madde, 2′nci kat; 7,65’lik, 9,65’lik.
1919 senesi Mayısının 19′uncu günü Samsun’a çıktım.
(Mustafa Kemal Atatürk)
5. Şiirde seslerin ölçü dolayısıyla düştüğünü göstermek için kesme işareti kullanılır:
Bir ok attım karlı dağın ardına
Düştü n’ola sevdiğimin yurduna
İl yanmazken ben yanarım derdine
Engel aramızı açtı n’eyleyim (Karacaoğlan)
6. Bir ek veya harften sonra gelen ekleri ayırmak için konur: a’dan z’ye kadar, b’nin m’ye dönüşmesi, Türkçede -lık’la yapılmış sözler.
UYARI: Akım, çağ ve dönem adlarından sonra gelen ekler kesmeyle ayrılmaz: Eski Çağın, Yükselme Döneminin, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatına.

----
Kaynak: http://www.edebiyatfakultesi.com/noktalama4.htm
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:23
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
Anlatım Bozuklukları – 1 Jul 16, 2013

--Alıntı yazı--

Her cümle belli bir düşünceyi, duyguyu aktarmak için kurulur. Bu cümlenin, ifade edeceği anlamı açık ve anlaşılır bir biçimde ortaya koyması gerekir. Ayrıca mümkün olduğunca gereksiz unsurlardan arındırılmış olmalıdır bu cümle. İşte bu özelliği göstermeyen cümleler, anlatım bakımından bozuktur.

Anlatım bozukluklarını anlama ve yapıya dayalı bozukluklar olmak üzere iki grupta toplayabiliriz:


... See more
--Alıntı yazı--

Her cümle belli bir düşünceyi, duyguyu aktarmak için kurulur. Bu cümlenin, ifade edeceği anlamı açık ve anlaşılır bir biçimde ortaya koyması gerekir. Ayrıca mümkün olduğunca gereksiz unsurlardan arındırılmış olmalıdır bu cümle. İşte bu özelliği göstermeyen cümleler, anlatım bakımından bozuktur.

Anlatım bozukluklarını anlama ve yapıya dayalı bozukluklar olmak üzere iki grupta toplayabiliriz:


1. Anlama dayalı bozukluklar:


Bu bozuklukları birkaç bölüme ayırarak inceleyebiliriz.


* Gereksiz sözcük kullanılması

* Cümlede belirsizlik bulunması

* Birbiriyle çelişen ifadelerin bulunması

* Sözcüğün anlamca cümleye uymaması

* Sözcüklerin yanlış eyleme bağlanması

* Mantık hatasının olması

* Deyimin yanlış anlamda kullanılması

* Sözcüğün yanlış yerde kullanılması

* Bazen de bu belirsizlik noktalama işaretleriyle giderilir.


Örneğin;


“Yaşlı adamın yüzüne dalgın dalgın baktı.”


cümlesinde “dalgın dalgın” bakanın “yaşlı” olduğunu belirtmek için, “yaşlı” dan sonra virgül gelmelidir. Aksi takdirde “yaşlı” sözü adam isminin sıfatı olacaktır.


* Cümlede gereksiz sözcük kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.


Bir cümlede gereksiz sözcük bulunduğunu anlamak için, sözcük cümleden çıkarılır. Bu durumda cümlenin anlam ve anlatımında bir bozulma oluyorsa o sözcük gerekli, olmuyorsa gereksizdir.


“Herkesi eleştirip tenkit etmek bize hiçbir yarar sağlamaz.”


cümlesinde “eleştirip” sözcüğünün verdiği anlamla “tenkit etmek” sözcüğünün verdiği anlam aynıdır. Öyleyse bu cümlede “eleştirip” sözü gereksizdir. Cümleden çıkarılmalıdır.


“İki kardeşten en küçüğü arkadaşımdı.”


“Bilgili insanlardan yararlanmayı, istifade etmeyi bilmeliyiz.”


cümlelerinde altı çizili sözcükler gereksizdir.


* Bir cümlenin anlamı içinde bulunan başka bir sözü cümlede kullanmak da gereksiz sözcük kullanımına girer.


Cümlede böyle bir sözcük varsa, o cümle de anlatım bakımından bozuktur.


“Böyle yüksek sesle bağırmana gerek yok, sağır değilim.”


cümlesinde “bağırmak” zaten yüksek sesle konuşmak anlamındadır. Öyleyse bu sözün anlamı içinde bulunan “yüksek sesle” sözüne gerek yoktur.


* Cümlede belirsizlik varsa, o cümle iyi bir cümle değildir.


Bu belirsizlik mutlaka giderilmelidir.


Örneğin;


“Geleceğini babamdan öğrendim.”


cümlesinde “geleceğini” sözü belirsizdir. Çünkü kimin geleceği belli değil. “Onun geleceği” de olabilir; “senin geleceğin” de olabilir. Bu belirsizlik giderilmeli ve sözcüğün kime ait olduğu belirginleştirilmelidir.


* Bazı eylemler olumlu durumlarda, bazıları olumsuz durumlarda kullanılır. Eylemin anlamca yanlış yerde kullanılması da anlatım bozukluğuna yol açar.


Örneğin;


“Bana yardım ederek, işi kısa sürede bitirmeme neden oldu..”


cümlesindeki “neden olmak” eylemi daima olumsuz anlamlar verecek biçimde kullanılır. Oysa işin kısa sürede bitirilmesi olumlu bir durumdur. Öyleyse “neden oldu” sözü bu cümlede yanlış kullanılmıştır. Bunun yerine cümle “…bitirmemi sağladı.” şeklinde bitirilebilir.


* Bazı cümlelerde mantık hatasının bulunması da o cümlenin anlatımını bozar.


Örneğin;


“Bırakın patates doğramayı yemek bile yapamaz o.”


cümlesinde “bırakın” sözcüğünün cümleye kattığı anlamdan dolayı sanki patates doğramak yemek yapmaktan daha önemliymiş gibi görülüyor. Bu yanlışın düzeltilmesi için cümle,


“Bırakın yemek yapmayı, patates bile doğrayamaz o.”


şeklinde söylenmelidir.


* Bazen sözcüklerin bağlandığı ortak eylemler de anlatımda bozukluğa yol açar.


Örneğin;


“Bu davranışıyla bize yarar mı sağladı zarar mı belli değil.”


cümlesinde “yarar” ve “zarar” sözcükleri “sağladı” eylemine bağlanmıştır. Ancak “yarar sağlamak” doğru olsa bile, “zarar sağlamak” doğru değildir. Cümle;


“Bu davranışıyla bize yarar mı sağladı, zarar mı verdi belli değil.”


şeklinde söylenmelidir.


* Bu, bazen öğelerin eyleme bağlanmasında da görülür.


Örneğin;


“Ayağına ayakkabı, omzuna şal, üzerine pardesü giyip dışarı çıktı.”


cümlesinde “ayakkabı, şal ve pardesü” sözcükleri “giymek” eylemine bağlanmıştır. Oysa şal giyilmez, atılır.


* Cümlede deyimin yanlış yerde kullanılması da cümlenin anlamını bozar.


“Öğretmenin anlattığı konu tüm öğrencilerin dikkatini çekmişti. Herkes kulak kabartmış, öğretmeni dinliyordu.”


cümlesinde “kulak kabartmış” yanlış kullanılmıştır. Çünkü “kulak kabartmak” fark ettirmeden dinlemek anlamındadır. Burada “kulak kesilmek” deyiminin kullanılması gerekirdi.


* Bazı sözcüklerin anlamları birbirine karıştırılabilir. Cümledeki sözcüklerin anlamına da dikkat edilmelidir.


Örneğin;


“Çocukların birbiriyle uygunluk içinde olmaları beni sevindirdi.”


cümlesindeki “uygunluk” sözü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü burada “uyum” sözü kullanılmalıdır.


* Bazen sözcük doğrudur ancak cümlede bulunduğu yer doğru değildir.


Örneğin;


“Yeni elbisemi giymiştim ki kapı açıldı.”


Cümlesinde “yeni” sözünün yeri anlatımda bozukluğa yol açmıştır. Çünkü burada söylenmek istenen, elbisenin yeniliği değil, giymenin yeni yapıldığıdır. Öyleyse cümle;


“Elbisemi yeni giymiştim ki kapı açıldı.” şeklinde olmalıdır.


* Aynı anlama gelen ek ve sözcüklerin bir arada kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.


Örneğin;


“Onun beni sevmemesinin nedeni, fikirlerini benimsememiş olmamdandır.”


cümlesinde “nedeni” sözcüğü bir olayın sebebini anlatıyor. Ayrıca “olmamdandır” sözündeki “-dan” eki de neden anlamı veren bir ektir. İkisinin bir arada bulunması cümlenin anlatımını bozmuştur. Cümle,


“Onun beni sevmemesinin nedeni, fikirlerini benimsememiş olmamdır.”


şeklinde düzeltilebilir.


Yapıya dayalı anlatım bozuklukları:


Bu tür bozukluklar daha çok, Türkçe’nin kurallarıyla ilgili olduğundan, soruları çözebilmek için dilbilgisi kurallarının iyi bilinmesi gerekir. Bu tür bozukluklar şu şekilde sıralanabilir:


* Öğe eksikliğinin bulunması

* Özneyle yüklem arasında olumluluk-olumsuzluk uyumsuzluğunun bulunması

* Özneyle yüklem arasında tekillik-çoğulluk açısından uyumsuzluğun bulunması

* Özneyle yüklem arasında şahıs yönünden uyumsuzluğun bulunması

* Tamlama uyumsuzluğunun bulunması

* Ek uyumsuzluğunun bulunması

* Etken-edilgen fiillerin bir arada bulunması

* İsim cümlelerinde ekfiilin ortak kullanılması


Şimdi bunları tek tek açıklayalım.


*Cümlede, kullanılması gereken bir öğenin bulunmaması, anlatım bozukluğuna yol açar. Bu, daha çok ortak kullanılan öğelerde görülür. Çünkü Türkçede her fiil, öğeleri aynı eklerle kendine bağlamaz.


Örneğin;


“Kardeşini yanına çağırdı, bir şeyler söyledi.”


cümlesindeki öğeleri inceleyelim: “Çağırdı” ve “söyledi” yüklemdir. Çağrılan ve söylenen kişi ise “kardeşi” dir. Yani “Kardeşini” öğesi her iki yüklemin ortak öğesidir. Bu ortak öğeyi yüklemlerle kullanalım. “Kardeşini çağırdı” doğrudur; ancak “kardeşini bir şeyler söyledi.” denmez, “kardeşine bir şeyler söyledi.” olmalı. “Kardeş” sözcüğünü iki kez kullanmamak için “ona” da diyebiliriz.


Başka bir örnek verelim:


“Arkadaşlarını pek sevmez, hatta çoğu zaman nefret ederdi.”


cümlesinde, sevmediği kişiler ile nefret ettiği kişiler aynıdır, yani “arkadaşları” ortak öğedir. Ancak “arkadaşlarını sevmez” dense de “arkadaşlarını nefret ederdi.” denmez; “arkadaşlarından nefret ederdi.” denmeli ya da onun yerine geçen “onlardan” sözü kullanılmalıdır.


Görüldüğü gibi bu tür bozukluklar daha çok sıralı cümlelerde görülüyor, ancak bileşik cümlelerde de bu tür öğe eksiklikleri görülebilir.


*Türkçe’de bazı özneler olumlu, bazıları olumsuz anlamlar verir. Buna göre yüklemlerin de olumlu, olumsuz çekimlenmesi gerekir.


Örneğin;


“Hiç kimse okula gelmedi, geziye gitti.”


cümlesinde gelmeyen ve gidenler aynı kişiler, ancak “hiç kimse” olumsuz bir öznedir ve yüklemi daima olumsuz çekimlenir. Oysa “gitti” olumlu bir çekimdir. Yani ikinci cümle özneyle uyum sağlamamıştır. Buna “hepsi” şeklinde bir özne getirilmelidir.


Gerçi bu, sadece özneyle ilgili bir durum değildir. Bu tür sözcükler başka öğe durumunda bulunduklarında da yüklem aynı özelliği gösterir.


Örneğin;


“Öğretmenimiz hiçbirimizi azarlamaz, çok severdi.”


cümlesinde, yine “hiçbirimizi” olumsuz olduğundan “hiçbirimizi severdi” şeklinde kullanılmaz; “hepimizi severdi” olmalıdır.


*Cümlede öznenin ifade ettiği şahıslarla yüklemin bildirdiği şahıs arasında bir uyum olmalıdır.


Özne birinci tekil, ikinci tekil (ben, sen); birinci tekil, üçüncü tekil (ben, o); birinci tekil, ikinci çoğul, (ben, siz); birinci tekil, üçüncü çoğul (ben, onlar) şahıslardan oluşuyorsa yüklem, daima birinci çoğul şahısa göre çekimlenir.


“Bu işi ancak ben ve sen halledebiliriz.”


“Dışarıda sadece ben ve o küçük çocuk kalmıştık.”


“Ben ve siz yarışmada eşit durumda değildik.”


“Ben ve birkaç yaşlı adam, kahvede uzun bir sohbete dalmıştık.”


cümleleri buna örnek gösterilebilir.


Eğer özne ikinci tekil ve üçüncü tekil (sen, o); ikinci tekil ve ikinci çoğul (sen, siz); ikinci tekil ve üçüncü çoğul (sen, onlar); şahıslardan oluşuyorsa, yüklem ikinci çoğul şahısa göre çekimlenir. Ancak ikinci tekil ve birinci çoğul (sen, biz) şahıslar özne olursa yüklem birinci çoğul şahısa göre çekimlenir.


“Sen ve annen burada ne yapıyordunuz?”


“Sen hatta hepiniz bu konuda suçlusunuz.”


“ Sen ve buradaki konukların, bize yarın gelebilirsiniz.”


“Galiba sonunda senle biz aynı sonuca ulaştık.”


cümleleri buna örnektir.


Öznenin insan ya da başka varlıklar olması da yüklemin tekil veya çoğulluğunu etkiler. Eğer özne bitkiler, hayvanlar, cansız varlıklar ya da soyut kavramlarsa, yüklem daima tekil olur. İnsanlar çoğul özne olduğunda ise yüklem tekil veya çoğul olabilir.


“Kuşlar dallara kondular.” değil “Kuşlar dallara kondu.”


“Sevgiler gizli kaldıkça güzelleşirler.” değil “güzelleşir.” olacak.


“Çocuklar geldi.” şeklinde de doğrudur, “Çocuklar geldiler.” de.


*Bazen özneyle yüklem arasındaki uyumsuzluk, öznenin anlamından kaynaklanır.


Örneğin;


“Nüfus sayımı bu yıl yapıldı, bir hayli artmış.”


cümlesinde “yapıldı” yükleminin öznesi “nüfus sayımı”dır, “artmış” yükleminin öznesi ise “nüfus” olacaktır. Ancak cümlede “nüfus” diye bir özne yoktur. Sanki nüfus sayımı, “artmış” yükleminin öznesi olmuştur. Bu ise anlamca uygun değildir.


*Sıfat ve isim tamlamalarının aynı tamlanana bağlanması anlatım bozukluğuna yol açar. Çünkü isim tamlamalarında tamlanan iyelik eki aldığı halde sıfat tamlamalarında tamlanan ek almaz. Dolayısıyla tamlananlar, niteliği farklı olduğundan, ortak kullanılamaz.


Örneğin;


“Kaza yerine birçok askeri ve polis aracı geldi.”


cümlesinde “araç” sözü hem “askeri” hem “polis” sözcüklerinin tamlananı durumundadır. Ancak “polis aracı” isim tamlamasıdır ve tamlanan iyelik eki almıştır. “Askeri” sözcüğü ise sıfat olabilecek bir sözcüktür ve “askeri araç” şeklinde sıfat tamlaması yapar; tamlanan da ek almaz. Dolayısıyla araç sözcüğü ortak tamlanan olarak kullanılamaz. Cümle;


“Kaza yerine birçok askeri araçla polis aracı geldi.”


şeklinde olmalıdır.


Burada ayrıca sıfat tamlamalarında görülen bir özelliği de ifade edelim. Türkçe’de sıfatlar çoğul anlam verirse isimler çoğul eki almaz. Bu özellik genellikle belgisiz sıfatlarda görülür.


Örneğin;


“Geceye birçok davetliler katıldı.”


cümlesinde “birçok” sıfatı çoğul bir anlam verdiği halde davetliler sözü de çoğul eki almıştır. Cümleden çoğul eki çıkarılmalıdır.


*Cümlede eklerin eksik kullanılması cümlenin anlatımını bozar.


Örneğin;


“Her ülke, dünya devletleri arasında önemli bir yer edinmek için, ekonomik açıdan gelişmesi gerekir.”


cümlesinde “gelişmesi” sözcüğündeki iyelik ekinin, sözcüğü nereye bağladığı belli değil; “kimin gelişmesi gerekir?” diye sorarsak “ülkenin” cevabı gelir. Öyleyse “ülke” sözcüğüne ilgi eki (-in) getirilmelidir.


Bazen de bu durumun tersi görülür.


“Sanatçının, topluma yararlı bir kişi olmak için, eserinde mutlaka toplum sorunlarına yer vermelidir.”


cümlesinde “yer veren kim?” sorusuna “sanatçı” cevap verir. Oysa cümlede “sanatçının” denmiş. Ya bu sözcükteki ilgi eki kaldırılmalı ya da yüklem “vermesi gerekir” şeklinde değiştirilmelidir.


*Bazı cümlelerde ise sözcükleri birbirine bağlayan ekler yanlış kullanılmıştır.


Örneğin;


“Senin en beğendiğim yanın, derslerine düzenli çalıştığındır.”


Cümlede öğeleri ortak olarak kullanan etken ve edilgen fiiller bir arada bulunmaz.


Örneğin;


“Bütün yemekleri hazırlayıp bir kenara koyulmalıdır.”


cümlesinde “hazırlamak” etken “koyulmalıdır” edilgen fiillerdir. Bunların aynı öğelerle kullanılması bozukluğa yol açmıştır. Cümle;


“Bütün yemekler hazırlanarak, bir kenara koyulmalıdır.”


şeklinde düzenlenirse bozukluk giderilir.


Sıralı isim cümlelerinde ekfiilin kullanılması da bazen bozukluğa yol açar.


Örneğin;


“O yaşlı şair geleneklere bağlı, ama yeniliklere kapalı değildi.”


cümlesinde iki yargı vardır: Şairin geleneklere bağlı olduğu, aynı zamanda yeniliklere de kapalı olmadığı, oysa cümlede “bağlı” sözü yüklem gibi kullanılmadığından “değildi” edatına bağlanıyor ve böylece şairin geleneklere bağlı olmadığı anlamı çıkıyor. Bunu engellemek için “bağlı” sözü “bağlıydı” şekline getirilmelidir.

------
Kaynak: http://www.bilgicik.com/yazi/anlatim-bozukluklari-1-konu-anlatimi/

[Değişiklik saati 2013-07-16 21:17 GMT]
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:23
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
Anlatım Bozuklukları – 2 Jul 16, 2013

--Alıntı yazı--

ANLAM BAKIMINDAN ANLATIM BOZUKLUKLARI

1)Gereksiz Sözcük Kullanma:

Bir cümlede anlamları aynı olan veya anlamca biri diğerini içeren sözcüklerin birlikte kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.

*Kulağıma eğilerek alçak sesle bir şeyler fısıldadı.
*Bu yol yaya yürümekle bitecek gibi değil.
*Onlar da beş yıldır karşılıklı mektuplaşıyorlar.
*Geçmişteki hatıralardan bir şi
... See more
--Alıntı yazı--

ANLAM BAKIMINDAN ANLATIM BOZUKLUKLARI

1)Gereksiz Sözcük Kullanma:

Bir cümlede anlamları aynı olan veya anlamca biri diğerini içeren sözcüklerin birlikte kullanılması anlatım bozukluğuna yol açar.

*Kulağıma eğilerek alçak sesle bir şeyler fısıldadı.
*Bu yol yaya yürümekle bitecek gibi değil.
*Onlar da beş yıldır karşılıklı mektuplaşıyorlar.
*Geçmişteki hatıralardan bir şikayetim yok
*Ülkemizin sorunları bitmiyor ,tükenmiyor
*O günleri daha henüz dün gibi hatırlıyorum
*Bu gece ısı sıfırın altında eksi beş derece olacak.
*Gülmesinin nedeni bugün iyi bir haber almasındandır.
*Onunla ilk tanışmamızı unutamam.
*Dün gece uyurken gördüğü rüyayı anlattı.
*Sanki dalgasız bir deniz gibiydi yüzü.
*Sana söyleyeceğim bu gizli sırlarımı kimseye söyleme.
*Yaptıklarını kendi ağzıyla itiraf etti.
*Havada beyaz kar taneleri uçuşuyor.
*Bu iş yerinde aşağı yukarı üç dört yıldan beri çalışıyorum.
*Sınav yaklaştıkça öğrencilerin heyecanı gittikçe artıyor.
*Galiba başka çaresi de yok gibi görünüyor.
*Sınıfın boyu en kısa öğrencisini arkaya oturtmuşsun.
*Yaşlı adam söz almak için oturduğu yerden ayağa kalktı.
*Dosyadaki mevcut belgelerden anlaşılıyor ki bu iş uzun sürecek.
*Artık bundan sonra oraya gitmene gerek kalmadı.
*İki kardeşten en küçüğü okula gitmiyordu.
*Bu saatte oraya yalnız gidemem;seninle birlikte gitmek istiyorum.
*İşte seninle bu yüzden dolayı konuşmak istemiyorum.
*Niçin böyle yüksek sesle bağırıyorsun ki?
*Biz onlara iki günde bir, gün aşırı giderdik.
*Yorulmamıza rağmen basamaklardan yukarı hızlı hızlı çıkıyorduk.
*Türkçede Arapça ve Farsça dillerinden gelmiş sözcükler vardır.
*Böyle havalarda eve bir tane bile ekmek götürmeyi unutur.
*Kadın küçük çocuğa yaklaşarak senden büyük ağabeyin var mı diye sordu.
*Yarınki toplantıda ülkenin ekonomik ve iktisadi problemleri tartışılacak.

2)Sözcükleri birbiriyle karıştırma:

Anlamları veya yazılışları çok benzer olan sözcüklerin karıştırılması cümlenin anlam bütünlüğünü bozar.

*Geri kalmışlık Türkiye’ye özel bir durum değil.
*Bu binalar gerçekten çok yaklaşık yapılmış.
*Size birazdan düğün resimlerini göstereceğim.
*Bir öğrenci sınıfta kalmışsa onun sınıfı geçmesini güçlendiren nedenleri araştırmak gerekir.
*Bizden son öğretim durumunu gösteren bir belge istedi.
*Vatandaşlarımız arasında din ,dil,ırk ayrıntısı yapılamaz.
*Bazı öğrenciler derste çok çekimserdir.
*Uzun saçlı bir genç geldi,kendini bize tanıştırdı.
*Vezüv etken bir yanardağdır.
*Deterjandan elleri tahrip oldu.
*Bu bölgenin kendine özgün gelenekleri vardır.
*Camdan yankılanan ışık gözlerimi kamaştırdı.
*Yazarın on dördüncü kitabı da yayınlandı.
*Belediyeler sık sık güz etkenlikleri yapıyor.
*Çocukların birbirleriyle uygunluk içinde olmaları çok güzel.
*Bu iki olay arasında hiçbir ayrıcalık yok.
*Fiyatlar çok pahalı olduğu için satışlar çok durgun.
*Kar yolu kapadığı için geçit servis yolundan sağlanıyordu.


3)Sözcükleri Yanlış Anlamda Kullanma:

Sözcük, anlamına uygun yerde kullanılmadığı zaman ya da yanlış anlama gelecek şekilde kullanıldığında anlatım bozukluğu doğar.

*Bu onların bolluğa düştükleri zaman bile savurganlık etmelerine yol açar.
*Şimdi size yarın yayınlanacak programlardan bazılarını hatırlatıyoruz.
*Bence sizin bu sınavı kaybetme şansınız hiç yok.
*Alınan bunca borç Türkiye’nin Avrupa’ya bağımlı olmasını sağladı.
*Bugün dünyanın yüz kırk ülkesinde cüzamlılar günü kutlanıyor.
*Bu yıl babamın yüzünden sınıfı geçtim.
*Annesi iyi çorap dokurdu.
*Ektiğin fidanlar meyveye döndü.
*Her türlü girişimden çekinmeyen biriydi.
*Aldıkları para mutluluklarına yol açtı.
*Cumhuriyet 1923 tarihinde ilan edildi.
*Ben 21 Mart 1978 yılında doğmuşum.
*Uzun bir ders yılı daha tamamlanmak üzere tatil iyice yanaştı.
*Tırnakların bir hayli büyümüş.
*Dünden itibaren yağmur yağıyor
*Adamın başına silahı dayayarak cebindeki parayı çalmışlar.
*Bize yapılacak her türlü baskı bizi yolumuzdan alıkoyamayacaktır.
*Bu gençleri azımsamak ,onların başarılı olacaklarına inanmamak doğru değil.

4)Sözcüğün Yapısındaki Yanlışlık:

Bir sözcük dilbilgisi kurallarına aykırı türetilirse anlatım bozukluğu doğar.

*Mehmet Efendi on beş yıldır bakkalcılık yapıyor.
*Yiyecekleri kokturmuşsun.
*Bölgevi sorunlar artıyor.
*Her şeyi pahalılandırmışsınız.
*Bilinçleşmenin gerçekleşmesini eğitim sağlayacaktır.
*Dilimizi çirkinletmeyelim.
*Sizce bu kişi kaçtı mı kaçtırıldı mı?

5)Yerinde Kullanılmayan Sözcük veya Öğeler:

Bir sözcüğün cümlenin akışına veya anlamına uygun yerde kullanılmaması anlatım bozukluğuna yol açar.

*Hakan çok iyi futbolcu ama fazla topla oynuyor.
*Bu çocuk seneye yüksek inşaat mühendisi olacak.
*Eski Adana millet vekillerinden biri daha ölmüş.
*Günde kırk kere limonlu salatalık turşusu satan dükkana uğrardı.
*Cesetler çok denizde kaldığından çürümüş.
*Burada her Allah’ın günü kaza oluyor.
*Başbakan Çin’e bu yılın sekizinci büyük gezisini yapıyor.
*Değil bir lokma ekmek bir tabak yemek yine bulamaz.
*Bakanımız bir hafta içinde petrol üreten ülkeleri gezecek.
*Ağrısız kulak delinir.
*Atatürk’ün 119.doğum yılı törenle kutlanmıştı.
*Bu yemek fazla dışarıda kaldığı için bozulmuş.
*THY’ye ait 158 yolcunun bulunduğu uçak denize düşmüş.

6)Anlamca Çelişen Sözcüklerin Bir Arada Kullanılması:

Bir cümlede anlamca birbirine ters olan sözlerin birlikte kullanılması cümlenin anlam bütünlüğünü bozar.Genellikle kesinlik ihtimal çelişkisi görülür.

*Hiç şüphesiz bu olaya en çok üzülen başkan olsa gerek.
*Şüphesiz sanatçı bu alanda çok başarılı eserler vermiş olmalı.
*Kesinlikle söyleyebilirim ki tedavi hastayı ayağa kaldırabilir.
*Gönderdiğim paketi eminim bugüne kadar almış olmalısınız.
*Müdür Bey bu adam için:”Çok mütevazı , burnundan kıl aldırmayan biridir.”diyor.
*Artık kesinlikle böyle bir hataya düşmeyebilir.
*Okulu bitireli hemen hemen tam on yıl oldu.
*Elbette onunla birlikte gitmiş olabilirler.

7)Deyim ve Atasözü Yanlışları:

Deyimler ve atasözleri kalıplaşmış ve halk diline,kültürüne yerleşmiş kelime gruplarıdır.Bu yüzden deyimlerdeki kelimeler kesinlikle değiştirilemez.Kullanılan deyim, cümleye de uygun olmalıdır.

*Babasını görünce paçaları tutuştu.
*Çok acıktım midem zil çalıyor.
*O kadar kalabalık ki çuvaldız atsan yere düşmez.
*Ona ayak bağı oluyor , işini çabuk bitirmesini sağlıyordu.
*Ona yardım et elinden geleni ardına koyma.
*Alma garibin ahını çıkar aheste aheste.
*Ev sahibi ,Ayşe Hanıma bu ne şıklık böyle deyince Ayşe Hanım üzerine alındı.
*Konferansta konuşmacının anlattıkları herkesin dikkatini çekmişti.Tüm dinleyiciler kulak kabartmış ,konuşmacıyı dinliyordu.
*Bu görüntüler karşısında saçlarım diken diken oldu.
*Bu konuyu onunla bir görüş o yol yolak bilen biridir.

8)Gereksiz Yardımcı Eylemler Kullanma:

Türkçede doğrudan fiil olarak çekimlenebilecek bir kelimenin yardımcı eylem alarak çekimlenmesi yanlıştır.

*Boşuna umut etme oraya gelmeyeceğim.
*Benden kuşku etmemelisin.
*Senin düşüncelerin hiçbir zaman bana etki etmez.
*Bu işi onun yapabileceğinden şüphe etmiyorum.
Not:Bu konuyu bazı kaynaklar anlatım bozukluğu olarak kabul etmez.ÖSS’de de şimdiye kadar böyle bir soru çıkmamıştır.

9)Mantık Hataları:

İyi ve sağlam bir cümlenin temel mantık ilkelerine uygun olması gerekir aksi taktirde anlatım bozukluğu yapılmış olur.

*Seninle değil şehir içinde gezmek, dünya turuna bile çıkılmaz.
*Önümüzdeki haftanın önemli programlarından bazılarını sizlere hatırlatmaya çalıştık.
*Beyin zarı iltihapları iyi tedavi edilmezse ölüme;hatta sara nöbetlerine dahi yol açabilir.
*Tezgahtar müşterinin aldığı oyuncağı kağıda sardı ve müşteriye verdi.
*Karar TBMM’nin 230′a karşı 190 oyla aldığı bir kararla kabul edildi.

10)Zamir Eksikliğinden Kaynaklanan Anlatım Bozuklukları:

Bazı cümlelerde iyelik zamiri kullanılmadığı taktirde bir anlam belirsizliği ortaya çıkar.Cümlenin başına hem senin hem de onun zamirini getirebiliyorsak orada bir anlam belirsizliği vardır.Bu tip cümlelerdeki anlam belirsizliğini gidermek için cümlenin uygun bir yerine iyelik zamirinin getirilmesi gerekir.Aksi taktirde anlam belirsizliğinden kaynaklanan bir anlatım bozukluğu doğar.

*Ehliyetini polis almış öyle mi?
*Bana ne söyleyeceğini biliyorum.
*Geleceğini ben biliyordum.
*Yarışmada birinci olduğuna sevindim.

Not:Bazen de bu belirsizlik noktalama işaretleriyle giderilir.

*Hırsız, çocuğu kovaladı.

*Genç, adama seslendi.

*O, soruları yapamadı.

11)Karşılaştırma Hataları:

Bazı cümlelerden iki farklı anlam çıkabilmektedir.Bu tip karşılaştırma bildiren cümlelerdeki anlatım bulanıklığı giderilmediği taktirde anlatım bozukluğu ortaya çıkar.

*Adam,politikayla karısından çok ilgileniyor.
*Bu kötü insanlara sizden çok kızıyorum.
*Sen onu benden çok aradın.



DİLBİLGİSİ BAKIMINDAN ANLATIM BOZUKLUKLARI

1)Yüklem Yanlışlığından Doğan Anlatım Bozuklukları:

Yüklemle ilgili yanlışlıklar, yüklemin çatı,kişi,zaman,yardımcı eylemler,ek eylemler gibi noktalarda cümleye uygunluk göstermemesi durumudur.

*Kahvaltıda peynir,ekmek ve çay içtik.
*İçkiyi az sigarayı hiç içmem.
*Kimin dürüst,kimin dürüst olmadığını biliyor.
*Suçlamaların yersiz ve doğru olmadığını söyle.
*Baloya güzel bir elbise ve pahalı mücevherler takarak gelmişti.
*Çocuklarıyla bazen çok bazen de hiç ilgilenmezdi.
*Sabahları erken kalkar ve sakin havada koşuyordu.
*Annem yemek pişiriyor biz de ona yardım ediyorduk.
*Boyu kısa , bedeni de pek biçimli değildi.
*Aldığı şeyler hem pahalı hem de kaliteli değilmiş.
*Bu geziye okulumuz öğrencilerinden ve disiplin cezası almayanlar katılabilecek.

2)Özne Yanlışlığından Doğan Anlatım Bozuklukları:

Cümlede öznenin bulunmamasından,öznenin gereksiz ekler almasından, ya da özne olmayacak bir sözün özne gibi kullanılmasından kaynaklanır.

*Dernek müdürünün yetkileri alındı ve kovuldu.
*O insanların sayısı azalıyor bulunmaz oluyor.
*Belediye tarafından yaptırılan dört katlı binanın inşaatı bitirildi ve hizmete girdi.
*Yaşlı adamın parası alınarak evine gönderildi.
*Viraja hızlı giren aracın lastiği patladı ve kaza yaptı.
*Herkes kazayı seyrediyor, yardım etmeyi düşünmüyordu.
*Hastanın durumu gittikçe kötüleşiyor,yerinden kalkamıyordu.
*Filmin güzelliği herkesi etkiledi;çünkü güzel çekilmişti.

3)Özne Yüklem Uyuşmazlığından Kaynaklanan Anlatım Bozukluğu:

Öznenin tekillik çoğulluk ve şahıs bakımından uyuşması gerekir;aksi taktirde anlatım bozukluğu ortaya çıkar.

a)Topluluk isimleri özne ise yüklem tekil olur;ancak topluluk isimleri çoğul eki alıyorsa yüklem de alabilir.

*Bizim takım sahaya çıktılar.
*Takımlar nihayet sahaya çıktılar.
*Ordular uzun süredir savaşıyor.

b)Bitki,hayvan,cansız varlık ve organ isimleri çoğul durumda özne ise yüklem tekil olur.

*Nedense köpekler sabaha kadar havladılar.
*Çiçekler sıcaktan kurumuşlar.
*Bu sıralar çok sağlam yapılmışlar.
*Seni görünce gözlerim dolar.

Not:İnsan dışı varlıklar kişileştirme yolu ile çoğul özne ise yüklem de çoğul olabilir.

*Martılar denize dalıp dalıp çıkıyorlar.
*Martılar bize selam getirdiler.
*Dağlar beyaz şallarını omuzlarına attılar.

c)Eylem isimleri ,çoğul özne ise yüklem tekil olur.

*Gülüşmeler çok uzun sürdüler.
*Tartışmalar sabaha kadar devam ettiler.

d)Çoğul sayılar özne ise yüklem tekil olur.

*İki kişi bankayı soymuşlar.
*Derse on öğrenci girmediler.
*Bana beş soru bıraktılar.

e)Saygı,sitem,küçümseme gibi durumlar için özne tekil de olsa yüklem çoğul yapılabilir.

*Ahmet Bey bizi hatırlamadılar.
*Ayşe Hanım odasında yoklar.

f)Öznede belgisiz zamir ya da belgisiz sıfat varsa yüklem tekil olur.

*Hiçbiri sizi görmüyorlar.
*Herkes bu konuda aynı fikirdeydiler.
*Birçok kişi aynı sorunu tartışıyorlar.

g)Bir cümlede birden fazla özne varsa ve bu öznelerin biri 1. kişi ise yüklem 1. çoğul olur.

*Ali, Ahmet ve ben dün size uğramıştık.
*Ben ve kardeşim size inanmıyoruz.

h)Birden fazla özneden biri 2.kişi ise yüklem 2.çoğul;öznelerin biri 3.kişi ise yüklem 3. çoğul olur.

*Sen ve kardeşin derse girmemişsiniz.
*Ahmetle o bu akşam gelecekler.
*Ben,sen,o burada nöbet tutacağız.
*O ve Murat bunu hemen yapacaklar

4)Tümleç Yanlışları:

Özellikle sıralı cümlelerde tümleç (dolaylı tümleç, nesne, zarf tümleci) kullanılması gereken yerde kullanılmamışsa anlatım bozulur.Bir tümlecin birden çok yüklem için ortak kullanımı mümkündür.Ancak bu ortak tümleç yüklemlerden birine dahi uymazsa cümlede anlatım bozukluğu doğar.Tümleç yanlışlarını şu başlıklar altında inceleyebiliriz:

a)Dolaylı Tümleç Eksikliği:

*Düşman kenti bombaladı ; ama giremedi.
*Çukurova’nın toprağı insanı diriltir, umut verir.
*Sizi önemseyen ve inanan insanlar var.
*Gençlerden çok şey bekliyoruz;fakat değer vermiyoruz.
*Kadının içeri girmesiyle çıkması bir oldu.
*Bu evden nefret ediyordu ;ancak darda kalınca geliyordu.

b)Zarf Tümleci Eksikliği:

*Yeni yetişen sanatçılara yardım eder,ilgilenirdi.
*Bir daha seni görmek ve karşılaşmak istemiyor.
*Arkadaşlarını aradı,sonra buluştu.
*Kötü bir beste yaptığımda beni eleştirir ve tartışırdı.
*Senin sorunlarını çözmeye çalışıyor; başa çıkmak için uğraşıyoruz.

c)Nesne Eksikliği:

*Size teşekkür etmek ve kutlamak istiyor.
*Yazıya özendiği,dikkatle yazdığı belliydi.
*Sana telefon açmış,merak ediyormuş.
*Evin onarımını haftaya bitirecek , sonra da satacak.
*Bu kuralların gerekli olduğunu biliyorum;ama uygulayamıyorum.
*Yardıma muhtaç olanlara yardım eder , doyururdu.
*Onun sıcacık sesi bize ulaşır,mutlu ederdi.
*Yazılarında, halkı soyanlara çatar,yerin dibine batırırdı.
*Suçlunun evini bastılar,yakalayıp polise teslim ettiler.

5)Tamlama Yanlışları:

a)Bir sıfatla bir adın ortak tamlanana bağlanması anlatımı bozar:

*Doğa ve toplumsal olayları inceledik.
*Dün epik ve aşk şiirleri okuduk.
*Askeri ve devlet okullarına giriş sınavı yapılacak.
*Gençlik, duygusal ve kişilik sorunları yaşıyor.
*Politik ve ahlak yozlaşması önemli bir sorundur.

b)Çoğul anlamı taşıyan bir sıfattan sonra gelen ad tekil olmalıdır:

*Birçok seneler geçti.
*Bizde iki türlü düşünürler vardır.
*Her türlü tedbirler alındı.
*Birçok festivaller düzenlendi bu yaz.
*Bin türlü çiçekleri derledim sana.

c)Tamlayan Eki Eksikliği:

*Her önüne gelen aklına esen sözcüğü dilimize mal etmesi yanlıştır.
*Bu duygular geçici ve insanı yanıltıcı olduğu bilinmelidir.
*Büyük emek harcanarak yazılan eserler bilimsel bir yaklaşımla değerlendirilmesi gerekir.

d)Tamlayan Eksikliği:

*Öğrenciye bir şey vermeden gelişmesini umma.
*Arkadaşına yardım ederek mutlu olmasını sağladı.
*Tanıdıklarından alışveriş yaparak para kazanmalarına katkıda bulunurdu.
*Çocuklarıyla her konuyu konuşur , yanlışa düşmemelerine çalışırdı.

6)Eylem – Eylemsi Arasındaki Çatı Uyuşmazlığı:

Birleşik veya sıralı cümlelerde aynı özneyi alan yüklemlerin her ikisi de etken veya her ikisi de edilgen olmalıdır.

*Bütün sorunlar halledilip öyle gidecekti.
*Bütün sahipsiz hayvanlar toplanıp şehir dışına götürecek.
*Sorular çok dikkatli okuyarak çözülsün.
*Çok emek harcanıp az para kazanabilmiş.

---------
Kaynak: http://www.bilgicik.com/yazi/anlatim-bozukluklari-2-konu-anlatimi/
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:23
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
Anlatım Bozuklukları İle İlgili Örnek Cümleler Jul 16, 2013

--Alıntı yazı--

Sözcüklerin Seçiminde Yanlışlık Yapıyoruz…
__________________________________

Düşüncelerimiz arasında ayrıcalık giderek büyüyor. (ayrım)

Bahçeye ektiğin elma fidanı kurumuş. (diktiğin)

Ali’nin saçları büyümüş. (uzamış)

İnsanlar, hırsızlık, dolandırıcılık, gibi bayağı hünerlerden uzak durmalı. (davranışlardan)

Toplum içinde bu çekimserlik niye? (�
... See more
--Alıntı yazı--

Sözcüklerin Seçiminde Yanlışlık Yapıyoruz…
__________________________________

Düşüncelerimiz arasında ayrıcalık giderek büyüyor. (ayrım)

Bahçeye ektiğin elma fidanı kurumuş. (diktiğin)

Ali’nin saçları büyümüş. (uzamış)

İnsanlar, hırsızlık, dolandırıcılık, gibi bayağı hünerlerden uzak durmalı. (davranışlardan)

Toplum içinde bu çekimserlik niye? (çekingenlik)

Bu makine iyi resim çekmiyor. (fotoğraf)

İçeri girdi, önce kendini tanıştırdı. (tanıttı)

Her girişimden çekinmez. (Hiçbir)


Anlamca Çelişen Sözcükleri Bir Cümlede Kullanıyoruz…
___________________________________________

Bundan aşağı yukarı tam üç yıl öncesiydi. (olasılık – kesinlik)

Herhalde onlarda gelecek sanırım. (kesinlik – olasılık)

Eminiz ki saat üçte burada olsa gerek. (kesinlik – olasılık)

Bize öyle geliyor ki bunlar kaçmış olsa gerek. (kişisel görüş – olasılık)


Ses Bakımından Birbirine Benzeyen Sözcükleri Yanlış Kullanıyoruz…
_____________________________________________________

Öğle - öyle (1. Zaman adı, 2.Onaylama)

Porte – portre (1. Nota çizgisi, 2. Yağlı boya resmi)

Tesviye – tasviye ( 1.Düzeltme, 2. Arıtma, ayıklama)

Eğer – eyer (1.Şart anlamında, 2. Binek hayvanın sırtına vurulan nesne)

Basım – basın (1.Basım sanatı, 2. Basılıp dağıtılan

Etkin – etken (1.Etki yapan, 2.Devinimli )


Cümledeki Sözcükleri Yanlış Yerde Kullanıyoruz…
______________________________________

NOT: Öğelerin yerli yerinde olması gerekir.

Bir türlü aklım almıyor. (Yüklem)
Aklım bir türlü almıyor. (Özne)

Patatesler çok suda pişmiş. (Dolaylı Tümleç)
Patatesler suda çok pişmiş. (Zarf Tümleci)

Fazla canını sıkma. (Belirtili Nesne)
Canını fazla sıkma. (Zarf)

Kısaca bazı bildiklerimi anlatmak istiyorum. (Belirtili Nesne)
Bazı bildiklerimi kısaca anlatmak istiyorum. (Zarf Tümleci)



Gereksiz Sözcük Kullanımlarıyla Anlatımdaki Duruluk İlkesi Bozuluyor…
_______________________________________________________

Birbirine selam verdiler. “selamlaştılar” olması gerekir.

Okula arkadaşlarıyla birlikte gitmiş. “birlikte” sözcüğü gereksiz.

En güzel taşıt aracı trendir. “aracı” sözcüğü gereksiz.

Sabah pencereden baktığımda bulutlu ve hafif yağmurlu bir hava ile karşılaştım. “yağmur elbette bulutlu bir havada yağar.”

Artık bundan böyle başının çaresine bak. “bundan böyle” sözcüğü gereksiz kullanılmış.

İçeri girmek ve hem de onları görmek istiyorum. “hem de” söz grubu gereksiz kullanılmış.


Anlamca Yakın Sözcüklerin Seçiminde Yanlışlık Yapılıyor…
____________________________________________

Atı alan Kadıköy’ü geçti. “Üsküdar’ı “olacak.

Neşeli şen şakrak bir adamdı. “şen şakrak” ikilemesi gereksiz.

Karşılıklı tartışmanın bir anlamı yok. “tartışma tek başına olmaz.”

Oysa bizim arkadaşın ise hiçbir suçu yok. “oysa ve ise ”sözcükleri gereksiz.”



Tümleçlerle İlgili Yanlışlıklar Yapıyoruz…
_______________________________

“Sanatçı gerçeğe ulaşır, yorumlar.” Cümlesinde nesne eksikliği var. “Sanatçı gerçeğe ulaşır, onu yorumlar.” olmalıydı.

“Bu güçlüklere nasıl göğüs gerdi, nasıl başa çıktı?”

“Bu güçlüklerle nasıl başa çıktı .”olmalıydı.

Arkadaşlarına gitmiş, yardım istemişti.”

onlardan (dolaylı tümleç ) eksikliği var.

“İnsanlara öfke veren, aşağılık duygusuna düşüren nedenlere bakalım.” İkinci yan cümleciğin nesnesi eksik (onları) olacak.

“Buna ancak yönetim kurulu karar verir, uygular.”

İkinci cümlede nesne eksikliği var. “Bunu uygular” olmalıydı.


Tamlamalarla İlgili Yapılan Yanlışlıklar…
_______________________________

Sorunlar karşılıklı anlayış ve birlik içinde çözülmelidir.

Bu haliyle karşılıklı , birlik içinde … gibi bir anlam oluşuyor. Yanlıştır. ”Sorunlar karşılıklı anlayışla ve birlik içinde çözülmelidir.”olmalıydı.

Kıpkırmızı çiçekler, ekinler birbiriyle kucaklaşıyordu.

Kırmızı ekinler olmaz. “Kıpkırmızı çiçekler, sarı ekinler birbiriyle kucaklaşıyordu.” olmalıydı.

Bu karardan vazgeçmeyeceğim, üzerinde inatla durduğunu biliyoruz.”

Açıklama: İkinci cümlede tamlayan söylenmemiş. “kararın üzerinde…” olmalıydı.

-------
Kaynak: http://www.bilgicik.com/yazi/anlatim-bozukluklari-ile-ilgili-ornek-cumleler/

[Değişiklik saati 2013-07-16 20:46 GMT]
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:23
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
Özne-Yüklem Uyumsuzluğu Jul 17, 2013

--Alıntı yazı---


Türkçede özne ile yüklemin farklı yönlerden birbiriyle uyum/uygunluk içinde olması gerekir. Türkçedeki özne-yüklem uyumlarının bilin­mesi gerekir. Dilimizde özne ile yüklem arasında üç farklı yönden uyum vardır.



A) TEKİLLİK-ÇOĞULLUK UYUMU

Öznenin tekil olması durumunda yüklem de tekil, özne çoğul olduğunda yüklem de çoğul olur. Bu genel kuraldır.

Özne
... See more
--Alıntı yazı---


Türkçede özne ile yüklemin farklı yönlerden birbiriyle uyum/uygunluk içinde olması gerekir. Türkçedeki özne-yüklem uyumlarının bilin­mesi gerekir. Dilimizde özne ile yüklem arasında üç farklı yönden uyum vardır.



A) TEKİLLİK-ÇOĞULLUK UYUMU

Öznenin tekil olması durumunda yüklem de tekil, özne çoğul olduğunda yüklem de çoğul olur. Bu genel kuraldır.

Özne Yüklem

Tekil Tekil



* "O, her sabah bizi burada bekler."

* "Çocuk, annesini göremediği için ağlıyordu."



Çoğul Çoğul

* "Öğrenciler testlerini çözdüler."

* "Ayla ve Ayda, balkonda oturuyorlar."



** Öznenin çoğul olduğu bazı durumlarda yüklem tekil ola­bilir:



**Özne; cansız varlıklar, soyut kavramlar, organlar, bitkiler, hayvanlar, eylem ve zaman adları olduğunda yüklem tekil olur:


Bulutlar yükseliyor.

Tekil Çoğul

* "Sıfatlar çekim eklerini almaz."

* "İki gündür dizlerim ağrıyor."

* "Konu testleri, geçen hafta geldi."

* "Çalışmalar, iki yıl önce başlamış."

* "Ağaçlar, şubat başında çiçek açmıştı."

* "Bazen saniyeler bile geçmez olur."

* "Kirazlar, henüz olgunlaşmamış."



**Sayılarla belirtilmiş öznelerin bulunduğu cümlelerde yük­lemler, genellikle, tekil olur:

* "Toplantıya üç kişi katılmadı."

* "Kapının önünde iki adam bekliyor."



**Yüklemin çoğul kullanıldığı da olur. Eylem daha iyi belir­tilmek istenir:

* "İki asker gün boyu nöbet tuttular."

* "İki arkadaş uzun süre tartıştılar."



**Öznenin insan cinsinden çoğul olduğu cümlelerde; Özneyi oluşturan bireyler, yüklemde belirtilen işi teker teker yapmışsa yüklem çoğul olur:

* "Dizgide çalışanlar işlerinin başına geçtiler."

* "Kampa gidecek öğrenciler, eşyalarını otobüse taşıdılar."



**Öznenin bireyleri teker teker değil de özne toplu olarak düşünülürse yüklem tekil olur. Bir kişi ile gerçekleştirilemeyecek eylemlerde özne ço­ğul, yüklem tekil olur:

* "İşçiler greve gitti."

* "Askerler bölüğün önünde toplandı."

* "Lise son sınıf öğrencileri Kapadokya'ya gitti."



**Öznenin bitki, hayvan cinsinden çoğul olduğu bazı cüm­lelerde kişileştirme sanatı varsa yüklem çoğul olarak kul­lanılır:

* "Erik ağaçları baharın geldiğini müjdeliyorlar.

* "Ağaçların üstündeki serçeler şarkı söylüyorlar.



**Özne "herkes, hepsi, hiçbiri, bazısı, bazıları, hiçbiri, kimse, pek çoğu, birazı..." gibi belgisiz zamirlerden oluşuyorsa yüklem tekil olur:

* "Yarın herkes erken gelsin."

* "Bazıları ayakta bekliyordu."

* "Pek çoğu, daha önce de Türkiye'ye gelmişti."

* "Çoğu, bugün hasta olduğu için gelmemiş."

**Öznenin III. tekil kişi olduğu cümlelerde, anlatıma saygı katmak amacıyla yüklem çoğul (III. çoğul kişi) olabilir:

* "Biraz sonra bakan bey buraya gelecekler."

Tekil Çoğul

* "Cumhurbaşkanımız bu törenlere bizzat katılacaklar."



Başında belgisiz sıfat olan çoğul isimlerin özne olduğu cümlelerde, yüklem tekil olur:

* "Kar yüzünden uzakta oturan bazı öğrenciler o gün oku­la gelememişti."

* "Kimi yazarlar yapıtlarında kendi yaşamlarından hiç söz etmez."



Örnek Soru:

O kurumda eğitim görmüş herkes, saygılı, hoşgörülü ve esnek olmak gibi çok önemli erdemler kazanmışlardır.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdakilerin hangi­sinden kaynaklanmaktadır?

A) Gereksiz yere sıfat kullanılmasından

B) Gereksiz yere bağlaç kullanılmasından

C) Yükleme ekfiil getirilmesinden

D) Öznenin sözcük öbeği olmasından

E) Özne-yüklem uyuşmazlığından

Cevap: E


B) KİŞİ UYUMU

Öznenin tekil kişilerden (ben, sen, o) oluştuğu cümlelerde özne ile yüklem arasında kesin bir uygunluk söz konusudur.



Ben söyledim, o dinledi.

Sen orada bekle, ben geliyorum.



Öznenin birden çok kişiden oluştuğu cümlelerde bazı fark­lı durumlar vardır.

Özne Yüklem

I. tekil ve II. tekil (ben ve sen) -> I. çoğul

I. tekil ve III. tekil (ben ve o) -> I. çoğul

I. II. ve III. tekil (ben, sen ve o) -> I. çoğul

II. tekil ve III. tekil (sen ve o) -> II. çoğul



I. tekil ve ötekiler özne olduğunda yüklem I. çoğul,

I. tekil olmadan II. tekil ve ötekiler özne olduğunda yüklem II. çoğul,

I. çoğul olmadan II. çoğul ve ötekiler özne olduğunda da yüklem yine II. çoğul olur.



Bu kurallarla ilgili örnekler:

* "Aslı'yla ben seni burada bekleyeceğiz."

III. ve I. tekil I. çoğul



* "Oradaki işleri sen ve ben birlikte halledelim."

II. ve I. tekil I. çoğul



* "Yarın sen, ben ve Ahmet'in kardeşi birlikte gidelim."

II. tekil, I. tekil, III. tekil I. çoğul


* "Aydın'la sen bu kapıda bekleyin."

III. tekil ve II. tekil II. çoğul

* "Siz, su küçükler ve biz son otobüse binelim."

II. çoğul, III. çoğul ve I. çoğul I. çoğul





Örnek Soru:

Türkçede, bir cümlenin öznesi, birinci ve üçüncü tekil kişi­den oluşuyorsa, yüklemi birinci çoğul kişi olur.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kurala uymamak­tan kaynaklanan bir bozukluk vardır?

A) Ben onunla ilk kez sizin evde karşılaştım.

B) O filmi seninle birlikte izlemiştik sanırım.

C) Son durağa geldiğimizde, otobüste bir ben bir de o yaşlı adam kalmıştı.

D) O, ağabeyinle aynı lisede okumuştu.

E) Hatırlarsan, geçen sene bugünlerde sen, ben ve kardeşim denize giriyorduk.

Cevap: C





Örnek Soru:

Türkçede bir cümlenin öznesi, birinci ve üçüncü tekil kişi­den oluşuyorsa, yüklemi birinci çoğul kişi olur.

Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bu kurala uymamak­tan kaynaklanan bir anlatım bozukluğu vardır?

A) O akşam ben kendi odama, Fatma da kendi odasına çekilmişti.

B) Teyzemlerin yeni evlerine taşınmasından sonra siz bu eve yerleştiniz.

C) Havalar böyle giderse bir süre daha kahvaltımızı bal­konda yapabileceğiz.

D) Ben de bir tabak alıp sofraya oturayım.

E) Babasıyla annesi, bu evi üç yılda zar zor yaptırabildiler.

Cevap: A



C) OLUMLULUK-OLUMSUZLUK UYUMU

Özne ile yüklem arasında olumluluk-olumsuzluk yönünden de bir uyum olmalıdır. Basit ve bileşik cümlelerde özne-yüklem uyumsuzluğu hemen göze çarpar.



Özellikle iki ya da daha çok yüklemli cümlelerde (sıralı ve bağlı cümleler), bu uyumla ilgili yanlışlıklar ortaya çıkmak­tadır.



ÖNCE KURAL

ÖZNE YÜKLEM

OLUMLU OLUMLU

hepsi, herkes .........................anladı.



Öznenin "herkes, hepsi, tümü" gibi sözcüklerden oluş­tuğu cümlelerde yüklem olumsuz olursa, anlamda karışık­lık ortaya çıkar.

*** "Yarın hepsi gelmez."

Bu cümleyle "yarın kimsenin gelmeyeceği" mi anlatılıyor, yoksa "yarın gelmeyenlerin olabileceği" mi? Bana göre ikincisi, belki de birincisi...



* "Böyle bir teklifi herkes kabul etmez."

Bu cümlede de aynı karışıklık vardır.



ÖZNE YÜKLEM

OLUMSUZ OLUMSUZ

kimse. hiçbiri, hiç kimse ............................. görmemiş



Öznede olumsuz anlam taşıyan bir söz varsa, yüklem doğal olarak olumsuz olacaktır.

Aynı özneye bağlanmaları mümkün olmayan cümlelerin ortak özne ile kullanılmaları durumunda olumluluk-olumsuzlukla ilgili özne-yüklem uyumsuzluğu söz konusu olur.



* "Kimse, karşısındakine anlayış göstermiyor; bir an önce işini bitirmek istiyor."

"Kimse ... anlayış göstermiyor." (Doğru)

"Kimse ... işini bitirmek istiyor." (Yanlış)

Cümledeki ikinci yüklem (istiyor), "kimse" öznesiyle kul­lanılamaz, bu yüklem için başka bir özne gerekiyor:

"...herkes bir an önce işini bitirmek istiyor."



* "Hepsi, çocuğun yardıma muhtaç olduğunu biliyor; an­cak hiçbir şey yapmıyor."

"Hepsi ... biliyor." (Doğru)

"Hepsi ... hiçbir şey yapmıyor." (Yanlış)

İkinci cümlenin yüklemi olan "yapmıyor", "hepsi" öznesine bağlanamaz.

"...ancak kimse hiçbir şey yapmıyor." olmalı.


Örnek Soru:

Hiç kimse ona gerçeği anlatmamış; onu yalan yanlış sözlerle oyalamıştı.

Bu cümledeki anlatım bozukluğu aşağıdaki değişiklik­lerden hangisiyle giderilebilir?

A) "gerçeği" yerine "doğruyu" sözcüğü getirilerek

B) "anlatmamış"tan sonra "herkes" sözcüğü getirilerek

C) "anlatmamış" yerine "söylememiş" sözcüğü getirilerek

D) "onu" sözcüğü atılarak

E) "oyalamıştı" yerine "kandırmıştı" sözcüğü getirilerek

Cevap: B

---------
Kaynak: http://www.edebiyatforum.com/anlatim-bozukluklari-konu-anlatimi/ozne-yuklem-uyumsuzlugu.html

[Değişiklik saati 2013-07-17 21:43 GMT]
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:23
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Sık Yapılan Yanlışlar" -I- Jul 17, 2013

--Alıntı yazı--
----------------


“kendi” mi “kendisi” mi

“Kendini bıraktı, kendisini kaptırdı, kendisi istedi” vb. cümlelerde nerede ‘kendi’, nerede kendisi’ sözcüğünü kullanacağını karıştıranlar olabilir.

Dönüşlü kişi adılı (şahıs zamiri) “kendi” sözcüğünün birinci ve ikinci tekil (ve çoğul) çekimlerinde yaşamadığımız tereddüt, üçüncü tekil kişi çekiminde karşımıza çıka
... See more
--Alıntı yazı--
----------------


“kendi” mi “kendisi” mi

“Kendini bıraktı, kendisini kaptırdı, kendisi istedi” vb. cümlelerde nerede ‘kendi’, nerede kendisi’ sözcüğünü kullanacağını karıştıranlar olabilir.

Dönüşlü kişi adılı (şahıs zamiri) “kendi” sözcüğünün birinci ve ikinci tekil (ve çoğul) çekimlerinde yaşamadığımız tereddüt, üçüncü tekil kişi çekiminde karşımıza çıkar. Doğrusu “kendi” midir, “kendisi” mi? Birinci kişi çekimi “kendi-m”, ikinci kişi çekimi “kendi-n” olurken sözcüğün aldığı iyelik ekini, üçüncü kişi çekimine girerken de alması; yani çekimin “kendi-si” olması gerekir. Ancak “kendi” sözcüğünün sonundaki, aslında ek olmayan, “i”nin iyelik eki sanılması, “kendisi” yerine “kendi” kullanımını yaygınlaştırmıştır.

“Kendi” sözcüğü, kişi anlamı taşımadığı durumlarda (sözgelimi “kendi başına, kendi derdine düşmek, kendi gelen” gibi deyimlerde) eksiz kullanılır; üçüncü kişi anlamı taşıdığında iyelik eki alır. Yani, “kendisi istedi” mi, “kendi istedi” mi demenin doğru olacağı yolunda tereddüt yaşandığında birinci ve ikinci kişi çekimleri düşünülebilir. Birinci kişi için “Kendi-m istedim”, ikinci kişi için söz konusu ise “Kendi-n istedin” deniyorsa üçüncü kişi için de “Kendi-si istedi” denmesi gerektiği sonucuna varılabilir.

Kaynak: Feyza Hepçilingirler, Türkçe Günlükleri; Cumhuriyet, Kitap



güzel erkek

“Güzel” sözcüğü nitelendirme sıfatı olarak kadın, kız ve çocuklar için kullanılır. Erkek için “yakışıklı” sözcüğü daha doğrudur. Bu yanlış kullanım “kadınsı bir güzelliği olan erkek” anlamını doğurur.



korkunç güzel

“Çok güzel, olağanüstü güzel, fevkalâde güzel, nefes kesecek kadar güzel, harikulâde güzel” gibi söyleyişler varken “korkunç güzel” demek doğru değildir.



hayret bir şey

“Hayret” sözcüğü Türkçede ya ünlem olarak ya da “hayret etmek” şeklinde bir birleşik sözcük olarak kullanılır. Bu nedenle “hayret edilecek bir şey” demek daha doğrudur.



Saat 05.00 gibi gelirim.

“Gibi” sözcüğü bir benzetme edatıdır. Benzetme edatları, bir şeyin bir başka şeye benzetilmesi sırasında anlatımı tamamlayıcı bir görevle kullanılırlar. “Saat beşte, beşe doğru, beş civarında, beş sularında” gibi seçenekler varken “beş gibi” kullanılışı uygun değildir.



yakinen tanımak

yakin = (Arapça) sağlam bilgi, iyi, kat’i olarak bilme

Dolayısıyla “yakinen tanımak” yerine “yakından tanımak” demek gerekir.



istihbarat almak

“İstihbarat”, “haber ve bilgi alma, duyma” anlamlarına gelen “istihbar” sözcüğünün çoğuludur. Dolayısıyla “istihbarat” zaten haber alma anlamını taşıdığı için “istihbarat almak” yanlış bir kullanımdır.



görmemezlikten gelmek

Konuşma veya yazı dilinde sık sık karşılaşılan hatalardan biri de iki olumsuzluk ekinin üst üste getirildiği –mAmAzlIktAn gelmek yapısıdır.

Ekte iki olumsuzluk eki bulunmaktadır. “Görmemezlikten gelmek” örneğinde, gör- eyleminin me- eki ile olumsuz çatısı kurulmuş; ardından bu olumsuz çatının üstüne olumsuz sıfat fiil eki –mez ve isimden isim yapma eki –lik getirilmiştir. Dil bilimde ek yığılması olarak tanımlanan bu ifadenin yerine, -mazlıktan / -mezlikten gelmek yapısının kullanılması uygun olacaktır.



tayin olmak

“Atama” anlamındaki “tayin”, ancak “etmek, edilmek, olunmak” yardımcı fiilleriyle veya “tayin-i çıkmak” yapısıyla kullanılabilir.

Aynı şekilde, iptal olmak, kaydolmak, keşfolmak, tahrip olmak vb. birleşik eylemlerin uygun kullanılışı iptal olunmak, kaydolunmak, tahrip edilmek vb. dir.



yazılı metin

Metin, zaten yazılı olduğundan ilk sözcük gereksizdir.



bedbaht

Nutuk’ta geçen sözcük “fenalık, kötülük isteyen” anlamlarına gelen “bedhah”tır. Ancak zaman zaman Nutuk okunurken “bahtsız, kötü bahtlı” anlamlarına gelen “bedbaht” sözcüğü kullanılmaktadır.



delâlet

Nutuk’ta geçen sözcük “doğru yoldan sapma” anlamına gelen “dalâlet”tir. Ancak zaman zaman Nutuk okunurken “yol gösterme, kılavuzluk” anlamlarına gelen “delâlet” sözcüğü kullanılmaktadır.



fen ve sosyal bilimler

Yapıca farklı iki tamlamayı bu şekilde birleştirmek, bir anlatım bozukluğudur.



değişik versiyon

Fransızcadan dilimize giren versiyon ‘değişik biçim’ anlamındadır. Doğal olarak ‘değişik’ sözcüğüne gerek yoktur. Ayrıca ‘versiyon’ için ‘sürüm’ sözcüğü önerilmiştir. Türkçesi Varken Yabanı, Yabancısı Niye?



deniz sahili

‘Kıyı, yaka, yalı’ anlamındaki ‘sahil ’sözcüğü, denize değil; kara parçasına, örneğin adaya ait olmalıdır: ada sahili gibi.



fikrini kanıtlamak

Fikir (düşünce), ‘edinilir, danışılır, verilir, yorulur, çelinir, kabul edilir’; ancak kanıtlanmaz.



“Hayat kısa, sanat uzundur.”

Eski bir Yunan düşünürüne ait vecizenin çevirisinin doğru Türkçe olduğunu söylemek oldukça zor. Kısacası, sanatın uzunu, kısası olmaz. Bir dildeki anlamca uyumlu öğeleri bir başka dile anlam ve anlam ve üslûp kaybı olmadan aktarmak gerektiğinde, buna benzer sorunlar ortaya çıkabilir.



râkip

Bu sözcükteki /a/ ünlüsünün özellikle sporseverlerce yanlış telâffuz edildiği görülüyor. “râkip” şekliyle eski dilde ‘binen, binici’ anlamına gelir. “Herhangi bir işte, bir yarışta, birini geçmeye çalışan, aynı şeyi elde etmeye çalışan kimse” anlamına gelen sözcük, kısa /a/ ile söylenmelidir.



süre / süreç

Sesçe benzeşen bu sözcükler doğru anlamlarıyla kullanılmadığı takdirde anlatımdaki ince ayrımlar da ortadan kalkacaktır. Türkçe Sözlük’te “süre”, ‘zaman parçası, zaman aralığı, zaman bölümü, müddet’ anlamındadır. “Süreç” ise ‘aralarında birlik olan veya belli bir düzen içinde tekrarlanan, ilerleyen, gelişen olay veya hareketler dizisi’ olarak tanımlanmaktadır.



direk

Türkçe “dire-” ‘bir şeyi dikine koymak, dikmek’ eyleminden türetilen “direk” ile, İngilizce “direct”ten dilimize geçen “direkt = doğruca, duraksız, doğrudan” sözcüğünün zaman zaman karıştırıldığı görülmektedir.



nüans farkı

Özellikle, yabancı dillerden yapılan alıntılar, anlamları tam olarak bilinemediği takdirde yanlış kullanılmaktadır. Fransızca “nuance” sözcüğü mecazen “fark, ayırtı” anlamındadır. Doğal olarak “nüans farkı” ifadesi hatalıdır.



güzergâh üzerinde

“Geçilen, geçilecek yer, yol” anlamındaki Farsça kökenli “güzergâh”tan sonra “üzerinde” sözünü getirmek yanlıştır. Çünkü sözcüğün köküne (güzer = geçme, geçiş) gelen “-gâh” yer veya zaman bildiren bir ektir.



kontrolsuz

Ünlü uyumlarına uymayan yabancı sözcüklerde son hecenin art/ön oluşuna göre art veya ön ünlü ek gelir (televizyon-lar, bone-ler). Ancak bazı yabancı kökenli sözcükler, ait oldukları dilin kimi ses özelliklerinden dolayı bu kuralın dışında kalır. Bandrol, kontrol, mol, bol (içki), parabol, sol (nota) vb. örneklerdeki palatal /l/ sesi ön sıradan (ince) söylenir. Dolayısıyla bu sözcüklere ön ünlülü ekler getirilir (bandrol-ü, kontrol-süz, mol-den, bol-ü, parabol-den, sol-e vb.)



mütehassıs – mütehassis

“Husus” kökünden gelen “mütehassıs”, ‘ihtisası olan, bir işin bir şubesini çok iyi bilen, uzman’; “hiss” kökünden gelen “mütehassis” ise ‘hislenen, duygulanan’ anlamındadır. Bu farka dikkat edilmesi gerekir.



geçerlik, güvenirlik mi; geçerlilik, güvenirlilik mi?

Türkçe Sözlük (TDK, 1998)’te

geçerlik = 1. Yürürlükte olma, değerini sürdürme, revaç: Bu para geçerlikten kaldırıldı. 2. Sürümü olma durumu: Bu malın geçerliği kalmadı.

geçerlilik = 1. Geçerli olma durumu, geçerlik 2. Fel. Bir kavramın, bir yargının mantık veya anlamı ve değeri bakımından onaylanabilir olması

güvenirlik = Güvenilme durumu, güvenilir olma durumu

güvenilirlik = Güvenilir olma durumu



Bu açıklamalara göre bu sözcükler arasında “geçerlilik”in Felsefe’de ayrı bir anlamı olması dışında bir fark yoktur. “Yeterlik” ve “yeterlilik” çiftinde ise anlam yükü birincidedir. Yeterlilik yalnızca ‘yeterli olma’ durumudur.



atıyorum

Son dönemlerde sıkça yapılan bir yanlış. Türkçede “atmak” sözcüğü argo’da ‘bilmeden, kestirerek söylemek’ anlamındadır. Burada iki yanlış görülüyor: İlki, argo sözcük kullanmak, ikincisi bilmeden konuşmak. Hâlbuki kastedilen yalnızca örneğin demek.



akıbetin sonu

“akıbet”, “son, kötü son” demek olduğundan bu iki sözcük yan yana kullanılmamalıdır. Yani “Bu akıbetin sonu ne olacak?” demek yerine “Bunun sonu ne olacak?” demek gerekir.



Türk sanayisi

Türkçemizdeki kimi Arapça kökenli sözcüklere ekleri kullanımında tutarsızlıkların olduğu görülüyor. ile < mevzie/mevzii; mevkie/mevkii; sanayie/sanayi…> şekillerinden hangisi doğru acaba?

Türkçede ünsüzle biten sözcüklere /-l/ iyelik ve alofonları; ünlü ile bitenlere ise /-sı/ iyelik eki getirilmektedir. örnekleri kaynak dilde, Türkçemizde bulunmayan bir ünsüzle (ayın) bitmektedir. Türk fonetiğinde yeri olmayan bu ses düştüğünden dolayı ünlüyle bittiği düşünülen bu sözcüklere /-sı/, /-si/ iyelik ekleri getirilmektedir. (Belki de Türkçenin ses yapısına uymuş olan bu şekilleri tercih edilmesi gerekirdi.) Ancak İmlâ Kılavuzu’nda şekilleri tercih edilen bu tür sözlerin asıllarına sadık kalınarak ünsüzle bittiği düşünülmüş ve doğal olarak savunma sanayii, düşman mevzii, gazete bayii… yazılması ve söylenmesi gerektiği belirtilmiştir.

------
Kaynak: http://www.baktabul.net/turkce/176969-konusmada-ve-yazimda-sik-yapilan-yanlislar.html

[Değişiklik saati 2013-07-17 22:36 GMT]
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:23
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Sık Yapılan Yanlışlar" -II- Jul 17, 2013

--Alıntı yazı--


öğretmenlik sertifikasına haiz olan

Haiz olmak, geçişli yani nesne isteyen birleşik eylemdir. …-(y)a/-(y)e haiz olma şeklinde yaklaşma durumu eki (e durumu) ile kullanılması yanlıştır. Doğrusu öğretmenlik sertifikasıNI haiz olandır.



düğün törenine teşrif etmenizi

Şeref kökünden türeyen ve şereflendirmek, onurlandırmak anlamlarını taşıyan teşrif adı veya teşrif etmek e
... See more
--Alıntı yazı--


öğretmenlik sertifikasına haiz olan

Haiz olmak, geçişli yani nesne isteyen birleşik eylemdir. …-(y)a/-(y)e haiz olma şeklinde yaklaşma durumu eki (e durumu) ile kullanılması yanlıştır. Doğrusu öğretmenlik sertifikasıNI haiz olandır.



düğün törenine teşrif etmenizi

Şeref kökünden türeyen ve şereflendirmek, onurlandırmak anlamlarını taşıyan teşrif adı veya teşrif etmek eylemi, aynı şekilde nesne almak zorundadır. (Nitekim aynı yapıdaki tebrik, takdir, tenkit,tehcir vb. yükleme durumu eki istemektedir.) Doğal olarak doğru şekil DüğüntöreniNİ teşrif etmenizi…dir. Ancak uzun bir süredir bu
yanlış kullanım yaygınlaşarak doğru durumuna gelmiştir.



en çok satan

En çok satan gazete, en çok satan dergi…satmak… gibi etken geçişli bir eylem nasıl olurda satılmak anlamı taşıyabilir?Buradaki gazete veya dergi isimlerinin yayından çok, kurum adı olduğu düşünüldüğü takdirde zorlamada olsa bir anlam ortaya çıkabilir. Her şeye karşın satmak eyleminin bu yeni anlamının, bir anlam ödünçlemesi olduğu düşünülebilir. İngilizcede to sell eylemini hem satmak hem de satılmak anlamlarını taşıması, bizdeki bu kullanımın da İngilizceden alınma olduğunun bir kanıtı sayılabilir.



İngilizce dilini bilen eleman aranıyor

Gazete ve dergilerde sık sık görülen ilânlardan biri bu. Dil ile ilgili ilânlardaki böylesi bir “fahiş” hata düşündürücüdür. Türkçede, -ca /-ce eşitlik durumu eki, ulus adlarına eklenerek o ulusun dilini ifade eden adlar yapar. İngilizce, Almanca vd. , İngiliz ve Alman uluslarının konuştuğu/yazdığı dili belirtir. Etnik adlara getirilen –ca / -ce ekleri dil adlarını oluşturur. Bir başka şekilde, İngiliz dili, Alman dili ifadeleri de kullanılabilir. İngilizce dili, Almanca dili doğru kullanım örnekleri değildir.



ŞOV mu, SHOW mu?

Harf devriminden önce yazım kurallarının en önemlilerinden biri de Arapça ve Farsçadan dilimize giren sözcüklerin orijinal yazılışlarının korunması idi. Örneğin Osmanlıcada srya, mhm, mvfk yazılışları sırasıyla, süreyya, mühim, muvaffak şeklinde okunurdu. Yabancı kökenli bu tür sözcüklerin yazılışını Türkçeye uydurmak ise, çok büyük bir yanlış olarak kabul edilirdi. Lâtin asıllı Türk alfabesinin kabulünden sonra sözcüklerin söylendiği gibi yazılması veya yazıldığı gibi okunması imlâmızın temel ilkeleri arsında yer almıştır. television, exhaust İngilizce, televizyon, egzoz Türkçedir; hors-d’oevre, robe de chambre Fransızca, ordövr, robdöşambr Türkçedir.

Öte yandan toplumun eğitim düzeyinin yükselmesi, yabancı dil öğreniminin yaygınlaşması, ister istemez Türkçenin söz varlığının yanı sıra yazımını da etkilemektedir. Özellikle teknik sözcükler Türkçeye kaynak dildeki yazılışlarıyla girmekte ve yerleşmektedir. by-pass, hi-tec, know-how, show, TV guide, video vd. pek çok örnek, yazımdaki birliği ortadan kaldırmaktadır. Büyük bir bölümü Türkçe Sözlük ’te dahi yer almayan bu sözcüklerin İmlâ Kılavuzu’ndaki yazımlarında da tam bir kural veya tutarlılık yoktur. Örneğin İngilizce show sözcüğü şov şeklindeyken yine İngilizce by-pass’ın yazılış değiştirilmemiştir. Yabancı sözcüklerin orijinal imlâlarıyla yazılması, dilimizin sescil yazım geleneğine aykırıdır. Bu tutum, yabancı sözcüklerin dilimize girişini de kolaylaştıracaktır.



Sayıların Yazımı

Ülkeler arasında sayıların yazımıyla ilgili iki yol vardır:

Ondalık imi olarak ‘nokta’, ayırma imi olarak ‘virgül’ kullanan ülkeler: Britanya ve ABD

Ondalık imi olarak ‘virgül’, ayırma imi olarak ‘nokta’ kullanan ülkeler: Britanya ve ABD dışında kalan ülkelerin tümü.

Türkiye hariç. Çünkü Türkiye’nin ne yaptığı belli değil. Düne kadar ondalık basamakları virgülle ayırıyorduk; bugün bu konuda da Amerikanlaştık. Oysa yerimiz ve tutumumuz belirgin olmalı. Sayın Güney Gönenç’in de dediği gibi, 13 YTL + 25 Ykr, 13,25 YTL, yani virgüllü; pi sayısı: 3,1416 diye (virgüllü) yazılmalıdır. Eğer gerekiyorsa sayıların okuma basamakları arasında nokta kullanılabilir; bu basamaklar arada boşluk bırakılarak da yazılabilir. Türkiye’nin nüfusu 61.253.546 diye yazılabileceği gibi, arada boşluk bırakarak 61 253 546 biçiminde de yazılabilir.

Aynı şekilde depremle ilgili büyüklük, şiddet sayıları 7.2 ya da 5.3 gibi değil, 7,2 ve 5,3 biçiminde yazılmalıdır. Bu konudaki başıboşluğa kesinlikle son verilmelidir.

Feyza Hepçilingirler, Yıldızların Suya Döküldüğü



teşekkür ediyorum

“Hadi et bakalım, bekliyorum.” demek geliyor insanın içinden değil mi? Teşekkür etmeden teşekkür etmiş gibi olunmuyor mu bu kullanımla?

Şimdiki zaman kipi, çok geniş kullanım alanlarına sahiptir diye, öteki kipler yerine sürekli onu kullanmak öteki kiplerin kullanım alanlarını daraltır. Türkçeyi tek kip kullanan, ilkel bir dil haline getirmek istemiyorsak buna da dikkat etmeliyiz.

“Teşekkür ederim” yerine “Teşekkür ettim.” diyenlere de var. Bunlara da, “Ne zaman? Hiç duymamışım.” demek geliyor içimden.

Feyza Hepçilingirler, Yıldızların Suya Döküldüğü



sağ kurtarılmak

“Boğaz Köprüsü’nden atlayan genç, bir balıkçı teknesi tarafından sağ kurtarıldı.” Kurtarılmak sözcüğü “sağ, canlı” anlamını da barındırdığı için bu cümledeki “sağ” sözcüğü gereksizdir. Bu bağlamda ölü olan biri sağ olarak kurtarılamaz, ancak ölü olarak bulunabilir.

Alper Bayındır / Uzun Lafın Türkçesi



kuraklık / kuruma

“Beyşehir Gölü de kuraklık tehlikesiyle karşı karşıya.” tümcesindeki “kuraklık” sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü “kuraklık” sözcüğü araziler, toprak parçaları ve bölgeler için kullanılır. Su birikintileri için “kuruma” sözcüğü kullanılmalıdır. “Beyşehir Gölü de kuruma tehlikesiyle karşı karşıya.”

Alper Bayındır / Uzun Lafın Türkçesi



tarif etmek

“Kendimi insanlara yazar olarak tarif etmiyorum.” Yemek tarif edilir, bilinmeyen bir yer tarif edilir; ancak bir insanın kişiliği tarif edilmez. Bunun yerine “tanıtmak” sözcüğü kullanılmalıdır. “Kendimi insanlara yazar olarak tanıtıyorum.”

Alper Bayındır / Uzun Lafın Türkçesi



maruz kalmak

“Böyle iltifatlara maruz kalmak beni çok mutlu ediyor.” “Maruz kalmak” sözü, olumsuz durumlar için kullanılır. Güzel bir duruma hiçbir zaman maruz kalınmaz. “Böyle iltifatlar duymak beni çok mutlu ediyor.”

Alper Bayındır / Uzun Lafın Türkçesi



mücadele oynamak

“Ünlü boksör arka arkaya oynadığı 108 mücadelede birçok madalya alır.” Burada “oynadığı” sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır. Çünkü “mücadele oynamak” diye bir kullanım yoktur. “Mücadele” sözcüğü “yapmak” ya da “etmek” sözcükleriyle birlikte kullanılır.

Alper Bayındır / Uzun Lafın Türkçesi



manavcılık

“-cı” eki meslek ismi türeten bir ektir. “Bakırcı, saatçi, gümüşçü, demirci…” örneklerinde olduğu gibi meslek adı türetir. “Manav” sözcüğü zaten bir meslek adı olduğu için bu sözcüğe “-cı” ekini getirmeye gerek yoktur.

Alper Bayındır / Uzun Lafın Türkçesi



kötü bir kâbus

“Kâbus” zaten “kötü rüya” anlamına geldiği için “kötü” ve “kabus” sözcüklerini bir arada kullanmaya gerek yoktur.

Alper Bayındır / Uzun Lafın Türkçesi


Kaynak: http://www.baktabul.net/turkce/176969-konusmada-ve-yazimda-sik-yapilan-yanlislar.html


[Değişiklik saati 2013-07-17 22:06 GMT]
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:23
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
Dilimiz Üzerine - Nurullah Ataç Jul 18, 2013

Dilimiz, konuşma dilimizden çok yazı dilimiz, yıllardan beri, yüzyılı aşkın bir zamandan beri durmadan değişiyor. Değişmesini bir dileyen oldu bir buyuran oldu diye değil, değişmesi gerektiği için, değiştirmek zorunda olduğumuzdan, içimizden duyduğumuz için değişiyor. Elimizdeki dille, dünden kalan dille, istediğimizi söyleyemediğimiz, istediğimiz gibi söyleyemediğimiz için değişiyor. Bu değişme, bir bakıyorsunuz hızlanıyor, çok kimseleri şaşırtacak, ... See more
Dilimiz, konuşma dilimizden çok yazı dilimiz, yıllardan beri, yüzyılı aşkın bir zamandan beri durmadan değişiyor. Değişmesini bir dileyen oldu bir buyuran oldu diye değil, değişmesi gerektiği için, değiştirmek zorunda olduğumuzdan, içimizden duyduğumuz için değişiyor. Elimizdeki dille, dünden kalan dille, istediğimizi söyleyemediğimiz, istediğimiz gibi söyleyemediğimiz için değişiyor. Bu değişme, bir bakıyorsunuz hızlanıyor, çok kimseleri şaşırtacak, başlarını döndürecek kadar hızlanıyor; bir bakıyorsunuz ağırlaşıyor, artık duracak sanıyorsunuz. Ama durmuyor. Durdurmak kimsenin elinde değil; durdurabilsek, çoktan durduracaktık. Yazarlarımızın çoğu ta başlangıçtan beri, bu değişmeye sinirleniyor, bu değişmeyi istemiyor. Kimi öfkelenip bağırıyor. Sonra öfkeleneni de, eğlenip alay edeni de değişmeye uyuyor, dilini değiştiriyor, bir gün önce istemediği yeni dille yazıyor.


Türkçe’de, yazı dilimizden Arap dilinin, Fars dilinin kurallarına göre kurulmuş isim, sıfat takımlarının, nasıl kaldırıldığını bir düşünün. Yazarlarımız, en ünlü yazarlarımız, karşı koymak için neler yapmadılar! “Terkipler kalkarsa Türkçe yazı yazılamaz… Dilimiz çirkinleşir…” dediler:


Genç Kalemciler’e ters baktılar, saldırdılar. Genç Kalemciler‘e yenildi, bozuldu, ezildi sandık. Bir de baktık ki onların dediği oluvermiş, terkipler ortadan kalkıvermiş. Dilimize bir güzellik verdikleri söylenen o terkipler bize bir çirkin görünüverdi!

O kelimeleri atacak olursak birbirimizle anlaşamayacakmışız; yeni kelimeler uydurma imiş, kimse bilmiyormuş. Doğrusu, biz eski kelimeleri bilmiyoruz da asıl yeni kelimeleri biliyor, asıl onları anlıyoruz. Bunu görmek istemiyorlar.


Yazarlarımızın çoğunun yeni dile karşı koymaya kalkmalarının dil için de, o yazarlar için de büyük bir kötülüğü oluyor. Dil için de kötülüğü oluyor, çünkü yeni dil, yazarların, yani kendisini asıl kullanacak kimselerin payı olmadan kuruluyor; bu yüzden birtakım zevksizliklerin önüne geçilemiyor. Yazarlarımız için kötü oluyor, çünkü yarın onlar küçük düşecekler. Bu dili ister istemez kullanacaklar, daha doğrusu isteyerek, ötedenberi istediklerini sanarak kullanacaklar.


Bunun böyle olacağına hiç şüphemiz yok. Çünkü bu iş şunun bunun istemesiyle, buyurmasıyla olmuyor; bu iş yüz yıldan beri bütün ulusun buyurmasıyla oluyor. Türk topluluğu yeni bir dil arıyor, istediğini istediği gibi söyleyecek, kafa dili olabilecek bir dil arıyor. Yazarların buna karşı koymaları değil, bunu anlayıp o dilin kurulmasına çalışmaları gerekir.


Nurullah ATAÇ

---

Kaynak: http://www.tded.org.tr//bpi.asp?caid=262&cid=1433&spec=auth

[Değişiklik saati 2013-07-18 03:48 GMT]
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:23
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Yeni Lisan Hareketinin Yüzüncü Yılında Türkçe" Jul 18, 2013

Yazan: Şükrü Haluk Akalın
------------------------------

Günümüzden yüz yıl önce Selanik’te yayımlanmakta olan Genç Kalemler dergisinin ikinci cildinin birinci sayısı Yeni Lisan başyazısıyla çıkar.

Derginin 11 Nisan 1911 günlü sayısında yer alan bu başlık, yalnızca söz konusu başyazıya ve daha sonra yayımlanacak başyazılara ad olmakla kalmayacak, Türkçenin tarihindeki yeni bir hareketin de adı olacaktır…


... See more
Yazan: Şükrü Haluk Akalın
------------------------------

Günümüzden yüz yıl önce Selanik’te yayımlanmakta olan Genç Kalemler dergisinin ikinci cildinin birinci sayısı Yeni Lisan başyazısıyla çıkar.

Derginin 11 Nisan 1911 günlü sayısında yer alan bu başlık, yalnızca söz konusu başyazıya ve daha sonra yayımlanacak başyazılara ad olmakla kalmayacak, Türkçenin tarihindeki yeni bir hareketin de adı olacaktır…



Yazının devamı http://www.akalin.gen.tr/Eklenti/15,sukruhalukakalinyenilisanhareketipdf.pdf?0 bağlantısından okunabilir.
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:23
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
“Bin Bir Anlatım Bozukluğu” -I- Jul 20, 2013

1. Arkadaşım eve ben sinemaya gittim.
2. Yemeğe, arkadaşlarını da yanında getirdi.
3. Karşılıklı mektuplaşmaları yaklaşık üç yıl sürdü.
4. Eve gidince çay mı içeceğiz karpuz mu?
5. Bu olayı duyunca sevinçten etekleri tutuşmuştu.
6. Günümüzden söz ederken buruşan yüzü, geçmişteki anılarını anlatırken birden renklenip canlılık kazandı.
7.
... See more
1. Arkadaşım eve ben sinemaya gittim.
2. Yemeğe, arkadaşlarını da yanında getirdi.
3. Karşılıklı mektuplaşmaları yaklaşık üç yıl sürdü.
4. Eve gidince çay mı içeceğiz karpuz mu?
5. Bu olayı duyunca sevinçten etekleri tutuşmuştu.
6. Günümüzden söz ederken buruşan yüzü, geçmişteki anılarını anlatırken birden renklenip canlılık kazandı.
7. Başkaları için de olsa, çalışmak bize zarar getirmez, aksine yüceltir.
8. Biz buraya oldukça sık sık geliriz, diye böbürleniyor.
9. Onların Orhan adında bir çocukları doğdu.
10. Her sabah, önce bir kilometre koştuktan sonra güzel bir kahvaltı yapar.
11. Beğendinizse herkese, beğenmedinizse hiç kimseye söylemeyin.
12. Türkiye, şu anda enerji açığı olmayan komşu ülkelere enerji satabilen bir ülkedir.
13. Kimsesiz çocukları koruyor, yardım ediyor.
14. Ülkemiz, giderek Batı’ya yaklaşıyor mu, uzaklaşıyor mu, bu bir tartışma konusu.
15. Bilime ne denli önem verirseniz, o ölçüde yararlanırsınız.
16. Dinleyicileri coşturdu, neşeli dakikalar yaşattı.
17. Herkes zaman buldukça günün bir kısmını kitap okumakla geçirmelidir.
18. Adlaşmış sıfat ve zamirlerden sonra virgül kullanılır.
19. Orada pasta ve meyve suyu içtik.
20. Eski deyişle ’’muhacirlik’’, yeni deyişle ’’göçmenlik’’, Türk tarihinde fedakârlıkla özverinin ve felaketin bir arada yaşandığı, acı dolu zor yılların ifadesidir.
21. Yavaş yavaş kaçıverdik.
22. Aşağı yukarı tam on beş saatlik yolumuz kaldı.
23. Gönderdiğim paketi, eminim bugüne kadar almış olmalısınız.
24. Bize gönül koydu, iyice bağlandı.
25. Sonunda bu konu da güneş ışığına çıktı.
26. Oğlu sınavı kazanınca horoz kesip kan döktü.
27. Adamı tanımadığım birine benzettim.
28. Müdür Bey’in sinirleri bir hayli bozulmuş ve ziyadesiyle üzülmüştü.
29. Çocuğun elindeki balonlar patladılar.
30. Sanatçı, Avrupa kültürüne hayran olmuş, yakından tanımıştı.
31. Türkçemizde sayı ve belgisiz sıfatlardan sonra gelen adlar çoğul eki almaz.
32. Sabah kahvaltısını zeytin ve çay içerek geçirdik.
33. Herkese başarılarını anlatır, kendine hayran olmasını isterdi.
34. Hakkımızda söylenenlere fazla ilgi ve önem veririz.
35. Senin konuşmaların etkisi sürüyor.
36. Halk türküleri yeniden yorumlanarak seslendirilmesi halk türkülerini canlandırır.
37. Merve Hanım, çocuklarını müzik kursuna kayıt yaptırdı.
38. Batı Almanya’nın mevcut sınırlarını değiştirmeyeceği konusunda güvence vermesinden delinir sonra bu birleşmeyi onaylamıştı
39. Birçok okullarda on yıl süreyle öğretim görmüştü.
40. Bu tembellik onun sınıfta kalmasına hatta zayıf almasına sebep olacak.
41. Ne sen onu ne o seni anlıyor.
42. Ne sen beni unut, ne de ben seni.
43. Ne onlar beni aldattı, ne de ben onları.
44. Ne benim etkim vardır ne de onların.
45. Özel ve tür adları özne olabilir.
46. Bu yasadan, özel ve kamu kuruluşlarında çalışanlar yararlanacaktır.
47. Geceye birçok davetliler katıldı.
48. Keyfine düşkün ne kadar memurlar varsa, hep burasını ister
49. Toplantıya elli banka temsilcileri katıldı.
50. Bunca öğrenciler ders çalışırken sen ne yaptın?
51. Dünkü selde çok sayıda evler hasar gördü
52. Alkollü araç kullanmayınız.
53. Otobüs, yoğun sis yüzünden karşıdan gelen kamyonla çarpıştı.
54. Zannediyor musun ki bu sözleri millet dinler ve inanır.
55. Genç yabancıya doktorun evini tarif etti.
56. Yağışlar devam ettikçe ekinler gittikçe boy atıyordu.
57. Üç saat süreyle görüştükten sonra basına bir açıklama yaptılar.
58. Sanatta yeteneğin gerekli; ancak bunun başarı için yeterli olmadığını sanıyorum.
59. Köydeki kadınlar, ölenlere ağıt yakıyorlardı
60. Bine yakın izleyici, ilginç bir gösteriye sahne oldu.
61. Türkçede sayı ve belgisiz sıfatlardan sonra gelen adlar çoğul eki olmaz.
62. Kaza yerine birçok askeri ve polis aracı geldi.
63. Ahmet Bey derneğimizin üye ve ikinci başkanıdır.
64. Yeni sözcükler yaratmak için her ulusun, kendi dilinin sunduğu olanaklardan yararlanmak gerekir.
65. Çocuğuna kol kanat geriyor, bir an olsun gözünün önünden ayırmıyordu.
66. Saçlarını boyatmış, yeni bir stil vermişti.
67. Seni ömür boyu seveceğim ve değer vereceğim.
68. Her insan böyle sorunlarla karşılaşmış, çözüm bulmaya çalışmıştır.
69. Önce biraz sohbet, sonra ders çalışırız.
70. Yasal olmayan ve gizli yollarla para kazanıyordu.
71. Cenevizliler kaleyi tahrip ve yıkarak alabildiler.
72. Bu eşyaların ucuz fakat kullanışlı olmadığını biliyorum.
73. Kaliteli fakat pahalı olmayan bir telefon almak istiyorum
74. Boş zamanlarımda resim ve müzik dinleme alışkanlığı vardı
75. Her muhabir, çiçeği burnunda taze haber bulmak zorundadır.
76. Yaklaşık olarak tam üç yıl kaldık o şehirde.
77. Halkımızın gözü kulağı basındır; fakat kendinden bekleneni verememektedir.
78. Baban ve sen ortaya çıkan sorunun tek sorumlususun.
79. Ekonomik koşulların zorluğu ahlaksızların daha da artmasını sağladı.
80. Baharatlı yiyecekleri az, kızartmaları ise hiç yemezdi.
81. Çocuklar oyunu çok, dersleri pek sevmiyorlar.
82. Ev işleriyle eşim, dış işlerle ben ilgilenirim.
83. Ay bir yandan, sen bir yandan sar beni.
84. Ne sen beni unut, nede ben seni
85. Sigara, gazoz ve çekirdek yenmez.
86. Babam son günlerde çayı çok az sigarayı ise hiç içmiyor.
87. Hayallerin hepsi kısa bir hayatta gerçekleşmezler.
88. 1998 yılında soruların çalınması nedeniyle ÖSS sınavı iptal edildi.
89. Arkadaşım bir, bense iki tost yedim.
90. Yokuşa gelince trenin hızı yavaşlar
91. Kapak açık unutulunca kuşlar kafesten dışarı kaçmış.
92. Benim söylediğim her derin sözün anlamı vardır.
93. Bu adam çok hapiste kalmış.
94. Sürekli çocuklara bağırıp duruyordu.
95. Ağrısız kulak delinir.
96. İzinsiz inşaata girmek yasaktır.
97. Sınıfta çok çekimser davranıyor.
98. Dün akşam televizyonda film baktık.
99. Adam dertlerini söyledi
100. Kriz geçiren adam elindeki bıçağı vücuduna batırdı
101. Tedavi gören küçük kızın saçları büyüdü.
102. Okuduğumuzu anlamazsak bir sonuç çıkaramayız.
103. Tehlikenin boyutları kavranmış ve alınan tedbirlerle önlenmişti.
104. Bazı gıda maddelerinin fiyatları gün geçtikçe artıyor, önlenemez oluyor.
105. İkinci yarıyı kalecimizin sakatlandığı için yenik bitirdik.
106. Açıklayamayacağımız bilginin bize yararı olmayacak, bizim için gereksiz olacaktır.
107. Çukurova’nın bereketli toprakları insanı diriltiyor, yaşama sevinci veriyor.
108. O kadar yoruldum ki dizlerim sızlıyorlar
109. Bu manzara karşısında gözlerim yaşardılar
110. Saatler geçmek bilmiyorlar.
111. Düşünceler zamanla değişirler.
112. Bu çalışmalar, birçok dost kazanmamıza neden oldu.
113. Kendini geliştirmiş şirketin başına geçmeyi başardı.
114. Öfkeden gözü dönmüş çocuklara rastgele vurmaya başladı,
115. Birçok kitap okumuş arkadaşlarına bunları anlatmıştı.
116. Bu kalemler dışarıdan ithal ediliyormuş.
117. Gazetenin kuponlarını kesiyor, ismini yazıp bir zarfta biriktiriyordu
118. Gelecek yılsonunda kardeşimle birlikte birçok sınava gireceğiz.
119. Mevcut problemlerimiz halledilecek.
120. Karşı çıkmasının nedeni ise bizi sevmemesindendir.
121. Aniden karşımıza çıkan hayvan kaza yapmamızı sağladı.
122. Yalnız ne var ki bu başarının tümü kendisine mal edilmez.
123. İşin kötüsü onun kim olduğunu da tanımıyorum.
124. Arkadaşıma Cağaloğlu’nda bir kitapçıda tesadüfen rastladım.
125. Bu yazı hiç şüphesiz okuyucunun hoşuna gitmiş olmalıdır.
126. Beklediği haberi alınca sevinçten etekleri zil çalıyordu.
127. Dünkü selde çok sayıda evler hasar gördü
128. Bu tür inanışlara Anadolu’nun birçok yerlerinde rastlanır.
129. Sorunlarımızı karşılıklı anlayış ve birlik içinde çözmeliyiz.
130. Sınav, düzenli çalışma ve sabırla kazanılır.
131. Adlaşmış sıfat ve zamirlerden sonra virgül konur.
132. Bunlar, kişiliği gelişmemişlere özel davranışlardı.
133. Alışılmış değerleri yerip, çoğunluğun azımsadığı genç edebiyatçıları öven bir eleştirmen grubu türedi.
134. Yirmi katlı bu bina, çevredeki küçük binaların yanında dağ gibi kalıyordu.
135. Bu biçimdeki davranışlar herkesçe yadırganır.
136. İhtiyar balıkçıya doğru yürüdü.
137. İleri görüşlü aydın bir insandı.
138. Özel ve tür adları, cümlede özne olabilirler.
139. Birçok okullarda kitaplık memuru yoktur.
140. Bugün çok evde oturdum.
141. Kalemlerini başka kutuya yerleştirdi.
142. Tiyatroya ne zaman geleceğini benden başka bilen yoktu.
143. Hükümetin o kadar çok ve önemli işleri var ki böyle şeylerle uğraşmaya ne vakti vardır, ne de zamanıdır.
144. Sanatçı okuru sarıveren anlatımı, çağdaşlarında görülmez.
145. Yayınevimizin ünlü şaire armağandır
146. Anladığım kadarıyla siz ve arkadaşlarınız aynı görüşteler.
147. Boyaya su katarak gerektiği kadar inceltti.
148. Birçok kişiler çevre kirlenmesinin önemini kavramış değil.
149. Daha yeni yatmıştım ki kapının zili çalmaya başladı.
150. Çok perişandı, saçı sakalı büyümüştü.
151. Eleştirmen bir eseri incelerken yazarını sevmese de yargılarında tarafsız olması gerekir.
152. Böyle bir işin yapılması, kimseye zararı yoktur.
153. Yeni kurulan üniversite rektörleri cumhurbaşkanınca atanır.
154. Her ülke, dünya devletleri arasında önemli bir yer edinmek için, ekonomik açıdan gelişmesi gerekir.
155. Dünkü tartışma programında ekonomik ve siyaset gündemi tartışıldı.
156. O yıl, Ali Naili Erdem Anadolu Lisesinde öğretim görüyordu.
157. Koşuyu, herkesten önde, birinci olarak bitirmesine çok sevindi
158. Ağır hastalıklarda uzun süre yatmak, hastaya fayda yerine zarar sağlar.
159. Ahmet her gün buraya gelir, bazı konularda tartışırdık.
160. Onunla sık sık tartışır, aramız açılırdı.
161. Ütü yapmasını hiç sevmiyorum.
162. Düşman, kenti kuşatmış ama girememişti.
163. Basında çıkan haberler mahkemenin kararına etki etti.
164. Ne yalan söyleyeyim biraz senden kuşku ettim.
165. Sanatla bilim adamlığı aynı şey değildir.
166. Ben şiiri hiçbir zaman yazarlık gibi düşünmedim.
167. Suçluyu yargılamadan astılar.
168. Türkiye, sıralamada ABD, İsveç ve Fransa’nın ardından üçüncü oldu.
169. Merhum, Hakk’ın rahmetine kavuştu.
170. Ansiklopedilerin basımı tamamlandı ve satışa sunuldu.
171. Herkes bu konuda bir şeyler söylüyor; fakat parmağını kımıldatmıyordu.
172. Öğrencilerin istekleri yerine getirildi ve sevindiler.
173. Bu yöredeki demiryolu inşaatları 1912 yılında bitirilmiş ve aynı yıl hizmete sunulmuştur.
174. İnternet evlerinin sayısı hızla artıyor ve denetlenemiyor.
175. Bahçeye çam fidanı, tarlaya buğday ekecek
176. Saldırganın silahı elinden alınmış ve tutuklanmıştır
177. Onun üstün yanı insanları sevmek ve inanmaktır
178. Kardeşim, sinemayı, ben tiyatroyu severim
179. Toplumun kültür düzeyini yükselten, üretken ve çıkarcı olmayan sanatçılardır
180. Çocuk, evin penceresinden aşağı düştü.
181. Maçta üç tane sporcu sakatlandı.
182. Ne annem ne babam beni aramadı
183. Herkes bu kuralı bilmeli ve boyun eğmelidir.
184. Yasaları çiğnediğimi ve uymadığımı kim söylüyor?
185. Çocukları sevmiyor ve durmadan bağırıyordu
186. Şehre giriş ve çıkışlar kontrol alındı.
187. İşçiler isteklerini fabrika yönetimine bildirdiler ancak bir cevap alamadılar.
188. Babasına sarılıyor, öpüyordu.
189. Arkadaşına güveniyor ve seviyordu.
190. Okul yöneticilerine sinirleniyor her yerde çekiştiriyor.
191. Anlattıklarını saygıyla dinler ve inanırdık.
192. Olup bitenlere bu gözle bakmak, böyle değerlendirmek gerekir
193. Hiçbir kazancı ve pek çok kaybı olan bir insan, bu işe neden kalkışsın?
194. Dün, çok suda kaldığımdan hastalanmış
195. Sevdiklerini arar, bol bol armağan dağıtırdı.
196. Önlem alınarak kapıda kimlik sayımı yapılıyor.
197. Kulağına yavaşça bir şeyler fısıldadı.
198. Her tarafı yeniden, bir kez daha gözden geçirdi.
199. Evin önündeki bahçeye buğday dikmişti.
200. Akdeniz bölgesinde kış ayları ne soğuk ne sıcak değildir
201. Türkler onlara iyi olanaklar sağlamış ve saraylarda yaşatmışlardı.
202. Çaylar içildi, yemekler yedi ve sohbet edildi.
203. Tahta tokmaklarla bakırı eziyor, yontuyor ve ona biçim veriliyordu.
204. Maçın yarın yapılacağı ve maça seyirci almayacağını söyledi
205. Toplantıda Türkiye-İsrail ilişkilerine değinilip teröre karşı ortak hareket edeceği belirtildi
206. Bu konuyu çok iyi bildiğini sanıyordum.
207. Romanını ben de okumuştum.
208. Soruları anlamak ve cevap vermek uzun sürdü
209. Hiçbiri buna inanmamış karşı çıkmıştı.
210. Bu şu nereden geliyor, diye kendimize soru sorduğumuzda nasıl yanıtlarız
211. Okula gitmekle hem bilgili, görüntülü hem de toplumda iyi ilişkiler kurmayı öğrenmiş olursunuz
212. Bizi olduğumuz gibi kabul edin, kapasitemizin üstünde şeyler beklemeyin
213. Kuzu eti sağlıklı ve yaşlı olmayan kimselerce yenmelidir.
214. Bazı sözcüklerin yanlış ve yerinde kullanılmaması anlatımı bozar
215. Kimi zaman hiç kimi zaman da çok konuşmasına alışmıştı.
216. Fikirlerinde ısrarlı, ama inatçı değildi.
217. Akıllı, ama çalışkan değildi.
218. Dostlarımız bu acı günümüzde, telefon, ya da çelenk göndererek üzüntümüzü paylaştılar
219. Sürekli hamurlu yiyecekler ve oturarak çalıştığı için şişmanlıyor
220. Birçok sanata meraklı gencin karikatürünü seçmesinin nedenini düşünüyorum
221. Her şeyden önce onu konuya eğilelim ve açıklığa kavuşturalım
222. Kuraklıktan zarar gören çiftleri düşünelim ve yardımcı olalım
223. Kitapta birçok yanlışlık buldu ve düzeltti
224. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar ve söyleyenin başına iş açar
225. Parmakla sayılacak kadar çok az kişi kalemiyle geçiniyor
226. Hasan, genellikle kurallara uymaz, arada bir başına buyruk hareket ederdi
227. Bütün yemekleri hazırlayıp bir kenara koyulmalıdır.
228. Her ne kadar şehir dışına taşınmışsa da beklenen rahatlığa kavuşulamamıştır
229. Müzeye bağışlanan resimler uygun bir ortamda sergilenerek müzeye gelenlere onları görmeleri sağlamalıdır
230. Babasını baştan tırnağa muayeneye razı etti
231. Bana kitap okur, ben de onu dinlerim
232. Türk basını incelemek için yurda gelmiş ve tekrar Amerika’ya dönecektir
233. Romandaki anlaşılmayan sözcükler Türkçe karşılıklarıyla yeniden basılmıştır.
234. İnsana öfke veren, aşağılık duygusuna düşüren nedenlerin derinine inelim
235. Sen gül dalın da gonca ben dağ yolunda yoncayım
236. Kimsesiz çocukları koruyor, yardım ediyordu
237. Paragrafı üç kez okuyor, yine paragrafı anlamıyordu
238. Eşyaları topladı, onları bir valize koydu
239. Ortakların görevlerinden biri de kooperatifçilik ideallerini benimsemek ve yayılması için çalışmaktır
240. Çehov’un “Vişne Bahçesi” adlı oyunu, tiyatroda iki yıl oynadı
241. Onu görmediğim için olayı anlatamam
242. Şiire daha duygusal yaklaşmalı ona ilgi göstermelisin
243. Uzak bir gezegeni nasıl görebilir nasıl ulaşabiliriz
244. Gizli sırlarımı aşikâr etme
245. Romantizmin penceresinden hümanizmin ışıkları yankılandı.
246. Akşamları pırıl pırıl ışıklar yanıyor.
247. Türkçe öğretmeni tarafından yazılan oyun mayıs ayında biter ve gösterime girecektir
248. Türkiye’yi çok beğenir ve Türkiye’ye hayran kalıyormuş.
249. Bayram günleri yemekler hazırlanır, akrabalar ziyaret edilir ve çocuklara para verir.
250. Çiçeklerine yazın bolca su vermelisin.
251. Beni başardığı görevler değil, suçlar ilgilendiriyor.
252. Senin ve Ahmet’in yaptığı resimleri çok beğendim
253. Ne o beni seviyor ne de ben onu.
254. Yarınki programımızın yayın saatlerini hatırlatıyor
255. Dil kurumunun ana işlevi, Türk Dili Devrimi’ni gerçekleştirmekti. Yalnız ne var ki dilimizdeki yeni eşlemeler, atılımlar Dil Kurumu’yla başlangıç sayılmaz
256. Yeni bir “Pazardan Pazara” programında buluşuncaya kadar hoşça kalın sayın seyirciler
257. İnsanları seviyor, yardım etmek istiyor
258. Mesela, bu konuyu bir örnekle açıklayayım
259. Bazı öğrencilerin saçları bir hayli büyümüştü
260. Benim, senin ve onun söylediği sözler çok anlamlıydı.
261. Benim ve arkadaşlarımın cevapladığı sorular doğruydu.
262. Senin ve Ayşe’nin fotoğrafları çok güzeldi.
263. Benim ve senin bileceğin tek şey şudur: göreve bağlı olmak
264. Kaza yerine birçok askeri ve polis aracı geldi
265. Bu önlemler ekonomik ve sağlık açısından olumlu sonuçlar verdi.
266. Bir insanın iyi hatta sevilen biri olması bile onun kimi kurallara gelenek ve göreneklere sırrını görme hakkını vermez.
267. Her insan, en büyük problemin, kendisinin olduğunu sanır
268. Dışişleri Bakanı görüşmelerden katılmadan dönmek zorunda kalır
269. Halk oyunları; otantik yanlarını mutlaka koruması zorunda kalır
270. Program, hazırlığı aşamasında, uzun ama engellerle doluydu.
271. Geçmiş ulusların yaşantısına ışık tutar.
272. O yaşlı şair geleneklere bağlı; ama yeniliklere açık değildi.
273. Yoksul görünümlü biriydi bu. Boyu kısa, bedeni ise pek biçimli değildi.
274. Sözlerin her zaman içten fakat inandırıcı değildi.
275. Kaldığımız otel rahat ve konforluydu.
276. Günlük yaşamda hepimizin sorumluluğu var
277. Burada bulunmamızın nedeni senin başarılı olduğundur
278. Köylülerle birlikte olmak ve onlarla iyi anlaşmam bazılarını tedirgin ediyordu.
279. Bir insanın iyi hatta sevilen biri olması bile onun kimi kurallara gelenek ve göreneklere sırrını görme hakkını vermez
280. Kuşlar havada uçuşuyorlardı.
281. Bugünlerde mutlaka size uğramayacağımı sanıyorum.
282. Korkunç rüyalar geceleri dolduruyorlardı.
283. Toplumu ilgilendiren böyle bir konuda tekil çıkarlar söz konusu olamaz.
284. Uyandığında, okula geç kaldığını fark etti hızla giyindi ve evden çıktı. Yeni durağa gelmişti ki günlerden Pazar olduğunu anımsadı.
285. Birden salona sessizlik çöktü ve bütün gözler, açılmakta olan çift kanalı, büyük kapıya çevirdi.
286. Kuşkulu, ürkek, bitkin nakışlar ona yöneldi ve etkilendi.
287. Gündüzleri durmadan at sürüyor, nereye olduğunu bilmeden akıl verecek birini
288. Erken yatıp kalkmanın yararına inanır ve Büyüklerimize saygı gösterelim ve (onları) sevelim.
289. Arkadaşlarımızın sorununa sahip çıkarak desteklemeliyiz.
290. Polis, evin uşağından kuşku ediyordu
291. Takımımız dünkü maçta yenilgi aldı
292. En çok istek alan şarkıyı çalıyoruz
293. Onun konuşması bana çok etki etti
294. İnsan yaşamının sorunlarını karşısında sabırlı ve yılgın olmamalı.
295. Yoldaki buzlanmalar istenmeyen kazalara neden oldu.
296. Bu kez kendisi yaya yürüyordu, sığırlar büyük bir sürü önden geçip gidiyorlardı.
297. Ona olan sevgiyi, beyninin kıvrımlarına yerleşmiş orada kökleşmiş gibiydi.
298. Onun öğrettikleri, bütün öğrencilerini hiç zorlamadan öğreniyor.
299. Bugün gelmeyeceğini söylemiştin ama gelmiştin.
300. Bir insanı yerin dibine koyabiliriz; bizleri soylu yapan, bizleri soylu yapan bu tür davranışlar olması gerekir.
301. Bavulunu, bugün sen kendin taşıyacaksın
302. Kimse sözleştiğimiz yere gelmediler
303. Sen ve ben gözyaşıyla ıslanmış hamurdanım.
304. Herkes okuduğu romanın özetini çıkardı ve öğretmene teslim ettiler.
305. Siz keyif çatacak, biz güneşin altında çalışacağız.
306. Beni ne sen ne de ailen anladı
307. Ben ve arkadaşlarım her zaman üretkendi.
308. Bu olaya fazla kızmammış, hoş görmüştü.
309. Kışın Adana’ya kar yağma olanağı yoktur.
310. Kardeşine bir ev alacak, ona bir de iş kuracaktır.
311. Zorluklara göğüs gerer, onlara yenik düşmek istemezdi.
312. Uçağın korsanlarından kurtulmasını doğurduğu olumlu tepkiler sürüyor.
313. Eşine güvenir her türlü sorununu ona anlatırdı
314. Eski dönemlerde çok az ya da hiç görülmeyen deneme türüne, yeni dönemde çok önem verildi.
315. İnsanoğlunun hayatını doğumdan önce ve doğumdan sonra olmak üzere iki bölüme ayırmak mümkündür.
316. Seni arıyor, yaşadıklarımı anlatmak istiyorum.
317. Çoğu zaman bilimsel özellikler üzerinde dururuz, az da olsa geliştirmeye çalıştırıyoruz.
318. Bulunduğu çevreyi inceliyor, onu yazılarında gereç olarak kullanıyor.
319. Fıkranın geleneksel anlamını değiştirmiş onu daha da zenginleştirmiştir.
320. Yazma sözünden ne anladığını açıklamak, tanımlamak istiyordu.
321. Çevremizi duyu organlarımız yardımıyla tanır, onu anlattıklarımızda kullanırız.
322. Bütün ülkeyi gezmek amacıyla, elini kolunu sallayarak, serbest ve rahat gezip dolaşmaya başlamıştım.
323. Klasiklere göre, bir yapıtta konunun yeni ve ilginçliği önem taşımaz.
324. Henüz, daha hiçbir araç yola çıkmadı.
325. Kanalizasyon yağışlardan sonra patladığını, mahallenin zor durumda kaldığından söz ettik.
326. Yazarın, insanı ve sorunlarını anlatması, aslında onu iyi bir konuda görme isteğinden kaynaklanıyor.
327. Bir iyiliksever çıksa çıksa sizin aranızdan çıkar.
328. Muhsin Bey, öğleden sonra kesin buraya gelebilir.
329. Arkadaşım kahveye, ben eve gittim.
330. Herkes tehlikedeydi ama görev yerini terk etmedi.
331. Şoförün ehliyeti yok ama hiç de korkmuyor.
332. Bu parkta aç susuz gezen çok insanlar da gördüm.
333. İnsanları anlamaya çalışır ve hep güvenirdi.
334. Toplumdaki bilinen bir yanlışın bir anda değiştirilmesi ve düzelmesi kolay değildir.
335. Soğuk havalarda, uzun yolculukları yalnızca tam sağlıklı ve yorgun olmayan kişiler göze alabilir.
336. Geceler bana sonsuzluk duygusu veriyorlar.
337. Bu adama saygı ve takdir duyuyorum.
338. Vazodaki papatyalar bir günde soldular
339. Dere boyunda ağaçlar el ele tutuşmuş sallanıyorlardı.
340. Kuşlar bana sanki gülüyorlardı.
341. Kuşlar derin düşüncelere dalmış, düşünüyorlardı.
342. Son durağa geldiğimizde otobüste bir ben birde o yaşlı adam kalmıştı.
343. Hiç kimse okula gelmedi, geziye gitti.
344. Herkes televizyon seyrediyor, ders çalışmıyor.
345. Kimse bizimle ilgilenmiyor, kendi işine bakıyor
346. Yanan otomobil, meydandaki bir grubun müdahaleleri sonucu söndürüldü.
347. Kalp hastaları dünya çapında insanları tehdit etmektedir.
348. Bu konuyu herkesin içinde konuşmaktan bir sakınca görmüyorum.
349. Uzun yıllardır burada yaşamaktan usanmıştı.
350. Çok sevdiği biricik oğlunun ölümü üzerine, Ahmet Bey’de unutkanlık belirtileri başladı.
351. Annesinin yaşaran gözlerine bakıp elindeki mendile silmeye başladı.
352. Teşhiste geç kalınmış bu gibi hastalarda ilaç kullanmak, hastanın acısını artırmaktan başka bir şey elde edilmiş olmaz.
353. Göstericiler meydandaki taşıt araçlarını devirip ateşe verdiler.
354. Bizim kızımız bu sınavı kazandı.
355. Romanlarında sosyal hayatı konu edindiğinden çok okundu.
356. Hiç kimse okula gelmedi, geziye gitti.
357. Son ayaklanmada hapishane müdürünün ihmali anlaşılmış ve görevden uzaklaştırılmıştı.
358. O bana dert ben ona mutluluk verdim
359. Eşim Ankara’da ben Konya’da doğdum.
360. Patlamanın ardından, taşlar ve kayalar yuvarlandılar.
361. İnsan gerçeği olduğu gibi kabullenmeyen bir canlı varlıktır.
362. Oğlunun öldüğünü söylemeye ağzım varmadı.
363. Yeni bağımsızlığına kavuşan ülkelere Türkiye yardım etmelidir, deniliyor.
364. Bu kötü arkadaşlık, onun sınıfta kalmasını sağladı.
365. Ben küçükken her hafta sonları pikniğe giderdik.
366. Öğrencinin başarı durumu açıklanırken, başarı yüzdesi, doğru-yanlış sayısı, sınıf ve dershane içindeki sırası da göz önünde tutulmalıdır.
367. Çocuk parktaki havuzda kâğıttan kayıklar yüzdürürdü.
368. Dilin kemiği yoktur ama kemik kırar.
369. Bu insanlara sevgi, hoşgörüyle bağlandı.
370. Bilinçaltımızda gizlenmiş kimi duyguları yazmayı düşünmüş hemen başlamıştı.
371. Tüm öğrenciler, önlüklü ve şapkalı sınıflarından çıktılar.
372. Bu biçimdeki davranışlar herkesçe yadırganıyor
373. Egzersiz ve doktor kontrolünde zayıflamaya çalışıyor.
374. Çocukları bahçeye çıkarda, top verdi.
375. Çocuklara top verip bahçeye çıkardı.
376. Çocukları bahçeye çıkarıp top verdi.
377. Çocuklara birer top vererek, bahçeye çıkardı.
378. İnsanları seviyor, değer veriyor.
379. Akşam düzenlenen toplantıya gelemeyeceğini söyledi.
380. Maçta yüz adet bilet satılmadı.
381. Bizi, yani cefakâr okuyucularımızı hiç sevmiyorsunuz.
382. Gözünü korumadı, toz kaçtı.
383. Hastalar hastane kapılarında saatlerce bekletildiğini bilmiyordu.
384. Amatör ve çocuk tiyatroları bugün perdelerini açıyor.
385. Kuşkusuz bu toplantıya o da gelmiş olmalı.
386. Bir zaman sonra top sesleri duyuldu uzaklardan.
387. Sabah erkenden gazetem gelir, önce göz atardım.
388. Altın duyguların dilidir.
389. Türk mühendis ve teknisyenlerince inşa edilen Atatürk Barajı, Türkiye’nin en büyük dünyanın da dokuzuncu büyük barajı arasında bulunuyor.
390. Cevap verilen sözle ilgili değil midir?
391. Hasta annesine uzun uzun baktı…
392. Doktor Ayşe’nin içeriye girmesini bekliyordu.
393. Satıcı çocukların nasıl aldatılacağını biliyordu.
394. Beyin zarı iltihapları iyi tedavi edilmezse, ölüme hatta sara nöbetlerine yol açabilir.
395. ÖSS’ye başvuruda bulundular.
396. Aslan nasıl avlanır, bilmiyorum
397. Başhemşire bana kraliçe gibi davranıyor
398. Çok düşünceli bir adam
399. Ekmeği bırakın yiyecek sıcak yemekleri bile yok
400. Bu adam değil ayakta durmak, güreş bile tutamaz.
401. Bu çocuk okuldan atılabilir, sınıfta bile kalabilir.
402. Beyin zarı iltihapları iyi tedavi edilmezse, ölüme hatta sara nöbetlerine yol açabilir.
403. Artvin yolu kapalı olduğundan geçit servis yolundan sağlanıyor.
404. Sebzeler çok soğukta kaldıkları için biraz bozulmuş.
405. Duyarlılığın yanında, deneysizliğin ağırlığını koruduğu bir yöneticiydi.
406. Bu işe bir anlam ve mana veremedim.
407. Kısaca öğrendiklerimi beni dinleyenlere anlatacağım.
408. Bu işin sonunda kabak kafasına patlayacaktır.
409. Toplumsal birliğin sağlanması için herkes elinden gelen gayreti göstermeli.
410. Müzikli toplumların düzenlendiği yerlerde gençlerden çok orta yaşlı insanlara daha fazla rastlarsınız.
411. Biz hepinizden çok şikâyetçiyiz.
412. Genel kurul Doğu Karadeniz’in bölgesel sorunlarını gündeme getirdi.
413. Derginin ikinci cildi 12. sayfadan itibaren başlıyor.
414. Herhalde hiçbirinizin başka çaresi yok gibi görünüyor.
415. Görüşmede tabii ki gençlik sorunlarının da tartılaşacağının sanıyorum.
416. Köy ve gecekondu yaşamı arasındaki ayrıcalığı görmezden gelemeyiz.
417. Türkiye Cumhuriyeti Kurtuluş Savaşı sonucunda kurulmuştur.
418. Onun çekimser yapısı, ilk gözüme çarpan özelliğiydi.
419. Birçok kişiler çevre sağlığı konusunda bilinçli değil.
420. Bucağın beş sınıflı bir ilkokulu, bir mescidi, sayısız hocaları vardı.
421. Çalıkuşu, Yaban, Vurun Kahpeye romanı-Kurtuluş Savaşı yıllarını yansıtır.
422. Öğretim hayatını tamamlayıp işe başladı.
423. Mutlaka Ankara’ya varmış olmalı.
424. Gönülsüz yenen yemek ya karın ağrıtır ya baş.
425. Üst üste elde ettiği başarılarla göze battı.
426. Küçük çam ağacının arkasına saklandı.
427. Yaralı adamı bir yerden tanıyor gibiydi.
428. Sağanak; hayvanların, kuşların ötmelerine sebep oldu.
429. Dilenci, memleketine gitmek ve karnını doyurmak için fırıncıdan ekmek istedi.
430. Köylüleri daha tanımadan köy romanı yazmaya başlamış.
431. Bir fırsat oldu da bu durumda düştüler.
432. Kitaba göz attıktan sonra tekrar yerine yerleştirdi.
433. Durum, hükümet ve bakanlar kurulunda görüşüldü.
434. Bu tür uygular gözlerimi yaşartır.
435. Zeki bir insan olmasına karşın çekimser bir kişiliğe sahipti.
436. Ülkemizdeki kitap satışının durgunluğunun nedeni halkın kültür düzeyinin düşük olmasından kaynaklandığı acı bir gerçektir.
437. Bunlar salında pek basit, çözümlenmesi oldukça basit problemlerdi.
438. Onca çabasına karşın, önerisini bir türlü benimsemedi.
439. Yurdumuz üzerinde bulunan serin havanın etkisi altındadır.
440. Eğer evine gelmezsen, her gün telefon edecekmiş.
441. Bugünlerde para sıkıntısı çekiyor; eli darda.
442. Anlatılması kolay; ama yapılması çok güç, dile kolay,
443. Bebek, gözlerini dünyaya açmak üzere, eli kulağında.
444. Durum gülünç bulup üzerinde durmadı gülüp geçti.
445. Kurtuluş Savaşı gibi eşsiz kahramanlık anlatımı yansıtan kaç romanımız var, diye düşündüm.
446. Sayısal yoksulluğumuzu nitelik zenginliğimiz gölgelemiştir.
447. Çobanın elini kolunu bağlayıp, koyunlarını çaldılar.
448. Toplum olarak doğru düşünmesini beceremiyoruz.
449. Tek amacımız ülkemize dönmek ve insanımıza yardımcı olmamızdır.
450. Aşağı yukarı on yaşlarında bir çocuktu.
451. Yüzündeki ben, hemen hemen mercimek kadar var yok.
452. Bu mu seni arayacak, sen mi onu?
453. Ne biçim ne de senin sözünü dinliyor.
454. Devlet ve özel liselerde öğretmenlik yapıyor.
455. Fiziki ve ülkeler coğrafyasını bu yıl okuduk.
456. Çocuk bu giysilere sığmadı, oldukça dar geldi.
457. Şiir kitaplarını karıştırdı, bulamadı.
458. Çocuğunu sevindirmek istiyordu, bir hediye almalıydı.
459. Kurumun bir yetkilisi aradı, birtakım şikâyetlerini iletti.
460. Ondan ayrılalı uzun zaman olmuştu, o kadar özlemişti ki…
461. “Sevgi” sözcüğünü hiç ağzına almamalı, bu sözcük yakışmıyor.
462. Hayal ve duyguyu önemser ve yaslanır.
463. Günümüzde özellikle az gelişmiş aileler, çocuklarının özenti içinde büyümesine bazen yardımcı, bazen seyirci kalmaktadır.
464. Halıyı naylona sararak onu tozlanmaktan kurtardı.
465. Duvardaki asılı tabloyu satın almak istediğini söyledi.
466. Doktor ve beslenme uzmanı kontrolünde midesini düzeltti.
467. Otomobilin tekerlerini yokladı, motoruna baktı, sonrada çocuklarını bindirdi.
468. Ben romanı köşe yazarlığı gibi düşünüyorum.
469. Şimdi birçok ülkelerin milyonluk kentlerinde…
470. Çalışma saatleri, bakaca saptandı.
471. Oraya ne Ahmet ne Turgut gelmedi.
472. Senden, nehirler ve ırmaklar taştı.
473. Ne kadar öğrenciler varsa kantinde toplansın.
474. Kalabalıklarda onu gördüğünde sanki tanıyormuş gibi uzaklaşırdı.
475. Para insani ya mutlu ya da hükmeder.
476. Huzura her seferinde korkuyla yaklaştım ama yanımdan hiç ayırmadım.
477. Tolstoy karısıyla evlenirken büyük bir hata yapmış, günlüğünü göstermişti.
478. Ancak yazar, aklından ne geçerse kağıt üzerine karalanmış gibidir.
479. Önceki kuşaklarda, sonrakileri anlayamama yeteneği var.
480. Onun ya da benim doğru düşündüğümü gösteren delil yoktu.
481. Bir türlü bu istek uygulama alanına geçirilememiştir.
482. Zenci çocukların hepsi hayatın kenarında doğmuştu; ama ölümün kenarında yaşamıyordu.
483. Çılgın âşık, sevdiğinin üç kurşun sıkarak öldürdü.
484. Okuyucu sayısının bu kadar düşük olması sadece okur suçlamak, gerçek nedeni gizlemek olur.
485. Chirico’nun hemen hemen bütün resimlerini zaman diye bir kavramın olmadığını doğrulamak içindir.
486. Çevresinde gördüğü nice şey gibi gördü onu, öyle baktı.
487. İstanbul ve boğazların güvenliği sağlandıktan sonra geçişe açılabilir.
488. Kim verdi bana kim alacak bu yanlış cümlelerimi.
489. Yabancı bir fısıltı yavaşça söyleyecek adını.
490. Çok uzak bir hatırayı çağrıştırır güvercinler.
491. O mu beni, ben mi onu götürüyorum belli değil.
492. Kentlilerin olup bitenlerden haberleri olup olmadığını sordum.
493. Düşman birlikleri şehri bombalamış ama girememiş.
494. Her türlü çabadan kaçınmazdı, elinden geleni yapardı.
495. Benim dün akşam söylediklerimi, gazetende yine çarpıtmışsın.
496. Terör olaylarının etken olduğu ülkelerde yatırım faaliyetleri azalıyor.
497. Yazar, kahramana hiç acımıyor bile bile ölüme itiyor.
498. Öğle aralarında, karşı büfede bir bardak portakal suyu ve büyükçe bir sandviç yeriz.
499. Evin salonunu ben, odalarını da kardeşim boyadı.
500. Bazı devrik cümlelerin yazıya renk kattığını, monotonluktan kurtardığını bilmeliyiz.
501. Kuşluk vakti sabahın erken saatlerinde uyanıyormuş.
502. Onlar içeri girerken bizde çıkmaya çalışıyorduk.
503. Krallar, olayları gizli olarak perde arkasından desteklediler.
504. Dün için açık renkli gömlek ve koyu renkli kravat takması gerekiyor.
505. Kardeşimin inandığı dünya görüşü bu olduğu için eleştiremeyiz.
506. Bu cümlede dolaylı ve edat tümleci var.
507. Okul önlüğü, insanı daha çocuk yaşlarda disiplin altına almasının bir işaretidir.
508. Kütük, Forsa, Yalnız Efe, Kaşağı kadar başarılı değil.
509. Yaşlı kadını karşıdan karşıya geçirdi.
510. Oku baban gibi eşek olma.
511. Geleceğini biliyordum.
512. Sınavı kazandığını duyunca çok sevindi
513. Seni babasından çok seviyor.
514. Oğlunu senden çok seviyor.
515. Bu şehirde birçok okullar var; ancak bazıları doğru dürüst eğitim verebiliyor.
516. Bizim dershanede her türlü sorunlar sınavda kullanılır.
517. Bazı yırtıcı kuşların nesli azalıyor, ekilen alanlarda veri düşünce neden oluyor.
518. Annesine yalan söylemiş, çok üzülmüştü.
519. Hiçbiri, olacakları düşünmemiş, orada uzun süre beklemişlerdi.
520. Yüzünü yıkayıp kuruladıktan sonra krem sürdü.
521. Sağlık durumları iyi ancak çok yorgun oldukları gözleniyordu.

...

Taylan TATLI.
Türk Dili ve Edebiyatı Öğrt.

Kaynak: http://www.edebiyatbilgileri.com/sayfa1.asp?id=1235


[Değişiklik saati 2013-07-20 09:21 GMT]
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:23
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
“Bin Bir Anlatım Bozukluğu” -II- Jul 20, 2013

522. Beni de aramış ama söyleyen olmadı.
523. Onun ve sizin bilmediğiniz bir neden var.
524. Sizin derginizde geçen ay bir yazınız çıktı.
525. Bu duruma düşmeme düşüncesiz arkadaşlarım katkıda bulundu.
526. Kitaba başlayınca bırakmanın olanağı yok.
527. Şurası kesin ki, bu yapıtta ileri sürülenlerin sonuna açıklık getirileceğini sanmıyorum.
528. Hepsi onu seviyor, tutumuna saygı duyuyor ama çalışmalarını önemsemiyorlar
... See more
522. Beni de aramış ama söyleyen olmadı.
523. Onun ve sizin bilmediğiniz bir neden var.
524. Sizin derginizde geçen ay bir yazınız çıktı.
525. Bu duruma düşmeme düşüncesiz arkadaşlarım katkıda bulundu.
526. Kitaba başlayınca bırakmanın olanağı yok.
527. Şurası kesin ki, bu yapıtta ileri sürülenlerin sonuna açıklık getirileceğini sanmıyorum.
528. Hepsi onu seviyor, tutumuna saygı duyuyor ama çalışmalarını önemsemiyorlardı.
529. Tiyatroda da güçlü bir sanat ama ne var ki meraklısı az.
530. Babası, masanın üzerindeki kitapları alıp bıraktı.
531. Gerektiğinde ben onun, oda benin yardımıma koşar.
532. Şiiri önceleri hiç sevmezdim; ama şimdi bayılıyorum.
533. Sanki onlar ayrı ben ayrı dünyadaydım.
534. Masaya çalışmak için oturmuştu: ama bir türlü çalışamıyordu.
535. Bu mutsuzluğumu düzensiz yaşamama borçluyum.
536. Kurulda elbette bütün sorunların tartılaşacağını umuyorum.
537. Yaptığınız yemekleri beğendim oldukça nefisti.
538. Yaramaz kardeşimin oyuncaklarını kırmış.
539. Annem yatmadan önce bana bir problem sordu.
540. Benim ve senin yeteneklerin farklı alanlarda yoğunlaşıyor.
541. İlacı alır almaz annemin başı döndü ve hemen yatağa yattı.
542. Bu romanı nesnellikten uzak bir biçimde değerlendirişini anlamakta güçlük çekiyorum.
543. Geçen yıl, genel ve belediye seçimleri aynı tarihte yapıldı.
544. Bu haber hepimizi şoka boğmuştu.
545. Hava kirliliği bacaların temizlenmemesinden kaynaklanan dumanın da katkısı unutulmamalıdır.
546. Hayatta en büyük olaylar, birçok iyi düzenlenen küçük rastlantılardan doğar.
547. Bir toplumun önderi kötü ise hayır gelmez.
548. Sabırla yapılan en küçük işler bile, bize kendimizi saymayı ve güvenmeyi öğretir.
549. Bu köyde meyveler, erken olgunlaşırlar.
550. Bundan olacak köyde herkes mutluydu, asla ayrılmak istemiyordu.
551. Kahvemin acı tadı genzimi yakıyor, şekerin yapışkanlığı damağıma yapışıyordu.
552. Arabanın benzini bitmiş bir türü çalışmıyor.
553. Sağlığına ve sıhhatine çok dikkat ederdi.
554. Müdür Bey, bu adam için, çok mütevazı burnundan kıl aldırmayan birisidir, diyor.
555. İnsanları iyi tanıyor, her zaman doğru değerlendiriyorsunuz.
556. Siz daha henüz yemek bile yememişsiniz.
557. Yayınevleri genel tutumuyla ben, para sorunuyla ortağım ilgilenir.
558. Şampiyonluk maçına inanılmaz çoğunlukta bir seyirci akını oldu.
559. İnsanın içindeki karanlıkları aydınlatmak istiyorsak, okumaya sevk etmeli, kitabı sevimleştirmeliyiz.
560. Sanatçının ödevi halkta yaklaşmak halkı bütünüyle kucaklayabilmektir.
561. Satıcıların bağrışmaları birbirine kattı ortalığı.
562. Bu müdür her türlü çabadan kaçınılmayacağını söylüyor.
563. Bize bakar, bizi görür, ama konuşamaz.
564. Size verilen bu kitapçık derginizin ücretsiz ekidir, parayla satılmaz.
565. Hiç kuşkusuz sizinde bu yasadan haberiniz olduğuna eminim.
566. Çocuklara yemekten önce ve sonra ellerini yıkamalarını anlatmalıyız.
567. Yanımdaki çocukların sayısı yavaş yavaş kalabalıklaşıyor.
568. Sıcaklığın azalmasıyla soğuyan havanın hacmi daralır ve alçalır.
569. Birbirine komşu iki yerin gün içinde farklı oranlarda ısınması sonucu, bu bölgede basınç farkı oluşur.
570. Her ağızdan çıkan sözün düşünerek sarf edilmediği malum; kırılmalar, alınmalar, tartışmalar bu yüzden hep.
571. Onu hep neşeli, sağlıklı, şen bir insan olarak tanırım.
572. Ben bu olanları hep gözümle gördüm.
573. Türkçeye Arapça ve Farsça dillerinden birçok sözcük girmiştir.
574. Otobüslerde yaşlı, sakat ve ihtiyar insanlara yer vermeliyiz.
575. Sınav yaklaştıkça öğrencilerin heyecanı gittikçe artıyor.
576. Kesinlikle yarın gelebilir.
577. Bu sözleri şüphesiz bütün halk duymuş olmalı.
578. Sorunların kesinlik başka çözüm yolu yok gibi.
579. Herhalde on altıncı yüzyılda yaşadığından eminim.
580. Yönetim kurulunun görevlendirdiği tek yetkin kişidir.
581. Senin yüzünden ben bir servet kazandım.
582. Gelecek yıl, dershane fiyatları çok yüksek olacakmış.
583. Diğerinin yanında kümes gibi duruyor.
584. Tepeleri kapsayan kar, ufku bembeyaz yapmıştı.
585. İki proje arasındaki temel ayrıntıları tespit etmeliyiz.
586. Her şeye burun bükmeni doğru bulmuyorum.
587. Meydan o kadar kalabalıktı ki çuvaldız atsan yere düşmezdi.
588. Suçlu olduğu anlaşılınca paçaları tutuştu.
589. Bana ayak bağı olarak işleri çabuklaştırıyor.
590. Sakla malını gelir zamanı diye öğüt bile verdi.
591. Özel ve kamu kuruluşlarında çalışanlar yararlanacak.
592. Bu işin yapılması, kimseye zararı yoktur diye düşünüyor.
593. Yeni sözcükler yaratmak için her ulusun, dilinin sunduğu olanaklardan yararlanmak gerekir.
594. Senin ve Ahmet’in yaptığı resimleri beğendim.
595. Benim, senin ve onun söylediği sözlerdi.
596. Benim ve arkadaşımın cevapladığı sorulardı.
597. Bu önlemler ekonomik ve sağlık açısından olumlu sonuçlar verdi.
598. Köylülerle birlikte olmak ve onlarla iyi anlaşmam, birkaç kişiyi tedirgin ediyordu.
599. Kimi türküler, halk yaşantısını mizaha aldığı için ayrı bir önemi vardır.
600. Bu yöredeki demir yolu inşaatlar. 1912 yılında bitirilmiş ve aynı yıl hizmete açılmıştır.
601. Koşmaların son dörtlüklerinde şairin mahlası geçtiği için söyleyeni belli ürünlerdir.
602. İnternet evlerinin sayısı hızla artıyor ve denetlenemiyor.
603. Romanlarında sosyal hayatı konu edildiğinden çok okundu.
604. Haşim Bey’i çok yakından tanıdığı için hiçbir şekilde güvenmiyordu.
605. Yaşlı insanlara güler yüz göstermeli ve hiç üzmemeliyiz.
606. Ferit’in yanında hem yanında olmasını istiyor hem de geçinemiyor.
607. Kardeşinin bu düşüncelerine inanıyor, her yerde dile getiriyordu.
608. Bize yardım edeceğinize inanıyoruz ve bu yardımım bekliyoruz.
609. Bu güçlüklere nasıl göğüs gerdiğini ve başa çıktığını biliyoruz.
610. Bize yaklaştıkça biz uzaklaştık.
611. Şirkette bazı konularda o bizi destekledi, bizde onu.
612. Bu eşyaların ucuz fakat kullanışlı olmadığını biliyoruz.
613. Köydeki arazileri geniş; fakat verimli değildi.
614. Törende her türlü güvenlik tedbirini alıp adeta kuş uçurulmadı.
615. Her gün buraya gelir, bazı konuları tartışırdık.
616. Yapılması gerekenleri ben ona, o da başkalarına söyledi.
617. Dosyayı bize görüşmeler başlamadan önce mi sonra mı vereceksiniz?
618. Babası bazı konularda anlayışlı; bazı konularda hiç de anlayışlı değildi.
619. Tasarıyla ilgili bazı noktaları tartışıp bir sonuca varmalıydı.
620. Ovayı bir sis kaplıyor, etrafımızı görmekte zorlanıyordu.
621. Herkes bir yerlere gitti, toplantı salonunda beklemedi.
622. Her işçiye ödül verildi, ceza verilmedi.
623. Haber yerli haber kanallarının hepsine geçtiği halde, yabancı haber kanallarına geçilmedi.
624. Böyle sorunları ben hiç, arkadaşım ise ara sıra dile getirirdi.
625. Öğleden sonra kaybolan komşumuzun oğlu hala bulunamadı.
626. Birçok ülke ve başkent gördüm: Londra, Paris, Roma, Hindistan, Japonya, Arjantin…
627. Değil cümle kurmak, kompozisyon bile yazamaz.
628. Her arabaya binişimde bulanırım.
629. Türkçede kalın ve ince sesli sekiz ünlü vardır; e,i,ö,ü,a,ı,o,u
630. Bu sınıfın iyi temizlendiğini gösterir.
631. Hasta kadına doğru gözlerini çevirdi.
632. Yaramaz kardeşini görünce sevindi.
633. Saatler geçmek bilmiyor.
634. Düşünceler zamanla değişirler.
635. Susayınca kuyuya inmesine inmeli, ama nasıl çıkacağı da düşünülmeli.
636. İşe gidenlerin çektiği sıkıntıları anlamıyor, üstelik yardımda etmiyorsunuz.
637. Televizyonun karşısına oturur, saatlerce izlerdi.
638. Herkes ressama, müzisyene hayran; onların işine karışmıyor.
639. Zaten Anadolu’da baharlar bir başka türlü geçer.
640. İçinde bulundukları koşullar daha da dayanılmaz bir hal almış durumda.
641. Bir genç, romantik ve aşk şarkısı söylüyordu.
642. Dünyaya sevgiyle bakalım, iyi yaşamasını öğrenelim.
643. Sanatçılar, sanatsal yaşamla ve bununla birlikte halkla ilişkilerini kesmeli.
644. Sana her konuda güvendim ve sevdim.
645. Çalışkan ve çalışkan olmayan öğrencilerin seçimini kim yapar?
646. Kuşkusuz yakın anlamlı sözcükler arasında ince ayrımlar bulunabilir.
647. Sınavda yapılan bazı uygulamalardan dolayı haksızlığa uğradık.
648. Her gün okula birlikte gider, birlikte dönerdik.
649. Ressamın son tablosunu beğendim; renkleri çok güzel kullanmış.
650. Kuşkusuz o da seni seviyor olmalı.
651. Bize kötü bir komplo planlandığını duydum.
652. Sanatı karalamaya çalışan kişi, sanatı ne tanıyan ne de yaralanan kişidir.
653. Bir dilin anlatımı açık, buna karşılık sözcükleri eksik olmamalıdır.
654. Beyaz papatyalar hafifçe kulağıma fısıldadılar.
655. Herkesin sorunlarıyla ilgilenir yardım ederdi.
656. Telefonda karşılıklı saatlerce konuştuk.
657. Seni anlamak, yardımcı olmak isterdim.
658. Okulumuzda halk oyunları ve folklor gibi etkinliklere yoğun olarak yer verilmektedir.
659. Akrep, zehirli ve zararlı bir yaratıktır.
660. İlaçları güvenilir bir yerde korumalısınız.
661. Kuşkulu, bitkin bakışlar ona yöneldi ve etkilendi.
662. Halkın ilk öğretmeniydi.
663. Komisyon başkanın açıklamaları, hiç şüphesiz olayların aydınlatılmasına yardımcı olabilir.
664. Her şeye karşılık, amacımıza ulaşmak için yine de ona yardım edeceğiz.
665. Kadar arzulamama rağmen bir türlü keman çalmasını öğrenemedim.
666. Yeni imar planına göre evler, yeşil alan içinde yapılabilir.
667. Yeni eve girmiştim ki hırsız balkondan atlayarak kaçmaya başladı.
668. Hukuk devletinin ortadan kaldırılmasına siyasiler de katkıda bulunuyor.
669. Bu fiyatlarla kimseyi işyerinde çalıştıramazsınız.
670. Başbakan, hükümete ömür biçmek için büyük çaba gösteriyor.
671. Koltuğuna oturmuş; soğukkanlı bir biçimde heyecanla maçı izliyordu.
672. Başarılı öğrencilere ödülleri okul müdürü tarafından verildi.
673. Öğrencilerin sağlık durumları iyice aksadı.
674. Akdeniz’de bu yıl ısı sıfırın altında eksi iki dereceye kadar düştü.
675. Konuyu, çok değişik farklı kaynaklardan araştırdı.
676. Dershaneye annesiyle birlikte gelmişti.
677. Sınıftaki mevcut öğrenci sayısına bir artma olmuş.
678. Bu tür kazalar ölümlere hatta yaralanmalara neden oluyor.
679. Bence ona gösterdiğin bu soğuk tavrın yanlış olduğunu düşünüyoruz.
680. Nikotinin yalızca solunum yoluyla değil ama cilt yoluyla geçtiği de bilinmektedir.
681. Bilim insan düşüncesinin oğlular karşısında geliştirebileceği en yüksek teorik etkinliktir.
682. İnsanlar arasında sevgi tohumlarını dikmek için uğraşıyor.
683. Keşke daha az kırgın ve hiç küskün olmasaydı da insanlara arşı mücadeleci olsaydı.
684. Yolu Sultanahmet’e düşenler, Fransız Müzakeresi’nde sergilenmekte olan Fransız ressamlarının eserlerini görebilirler.
685. Tekrar tekrar bilimlerin bağımsızlıklarını kazanmaları ortaçağın sonunda başlar.
686. Kıskançlık insanlar arasında iletişim kopmasını sağlar.
687. Herkes birbirini tanıyor; ama birbiriyle konuşacak konu bulmuyor.
688. Çalışma Bakanı, emeklilik yaşının yükseltilmesine yönelik olarak hazırlanan yeni yasa tasarısını imzalamadı ve karşı çıktı.
689. Geleceğe güvenle bakabilmek için tarih ve toplumsal koşulları akıllıca değerlendirmek gerekiyor.
690. Bu konuyu anlamadım, bir daha çalışacağım
691. Bu maçı yaklaşık otuz bine yakın insan izlemişti.
692. Ben bir kedi, o bir fasulye mutlaka onu yakalarım.
693. Adam yeni eşinin çocuklarını benimseyip benimsemeyeceği kaygısı içindedir.
694. Hata yaptığını anlayan insanın özür dilemesi onu küçültmez aksine yüceltir.
695. Ona bakılırsa herkesin kendi geçmişine özlem çekmesi doğaldır.
696. Yeni hükümet 280’e karşı 120 oyla güvenoyu aldı.
697. Alkol kullanan sürücülerin kaza şansı daha da artmaktadır.
698. Dış dünyaya bağlı sanatçıların, genellikle görünen gerçeği değiştiremezler.
699. Çocuk çevrede olup bitenlere ilgisiz ya da umursamaz görünür.
700. Genel müdür şirkete geldi ve denetledi:
701. Yaralının sağ ön göğsünden iki kurşun çıkarıldı.
702. Oyunlar gerçeğe bir şey katılmadan, yorumlamadan yazılmış.
703. Yurt dışında birkaç yıl resim öğretimi görmüştü.
704. Bu konudaki her çeşit söylentiye aldırmayın.
705. Benim ve kardeşimin kaldığı otel farklıydı.
706. Hava durumunu okumasını unuttular.
707. Sarışın gözlüklü beyefendinindi bu çanta.
708. Eğer söylediklerini uygulamadığın müddetçe başarıya ulaşamazsın.
709. Kitabın konusunu çok beğendi ve bir solukta okuyup bitirdi.
710. Her şeyi bir gün önceden hazırladım ve yemeğe çağırdım.
711. Bu ülkenin çözmeye zorunlu olduğu birçok sorunu var.
712. Fransızca kurslarına katılacağım; fakat bu kursların yararlı olduğuna inanıyorum.
713. Söylediklerin hiç şüphesiz arkadaşının kulağına gitmiş olmalı.
714. Çocuklar mutlaka sinemaya gitmiş olmalılar.
715. Vücudumuzun her organizması, ayrı bir görev yapar.
716. Bu olay hepimizin ilgisini çekti ve derinden etkiledi.
717. Sazın telleri sert çalmaktan dolayı koptu.
718. Özgün yapıtlar mutlaka geleceğe kalırlar.
719. Sınavda iyi bir dereceye girdiğim için beni kutladı tebrik etti.
720. Yapraklar sonbaharda hüzünle sararıp dökülüyorlar.
721. Son şiirleri de bu kitapçıkta yer alacaklarmış.
722. Öyle acemi ki ben onun bu eline su bile dökemem.
723. Genç futbolcunun bugün ki maçta oynaması için hiçbir neden yok; çünkü formda gözüküyor.
724. Belediye, yolcu taşıma fiyatlarına zam yapmış.
725. Onunla ilk kez bir baloda tanıştık.
726. Ahmet’in stajyerliği ilk burada kalktı.
727. Dağların en zirvesine çıktı.
728. Türk ve yabancı basında sinema üzerine yazılan ilk kez 1948 yılında yayımlandı.
729. Maçın bitmesine yaklaşık olarak tam üç dakika var.
730. Töre olaylarıyla ilgili olarak bu tebliğin yayın ve ilanına karar verildi.
731. 80 bin civarında göz taramasından geçirilmiş hastamız var.
732. Türk sinemasının gelişmesini isteyen herkes, dilimizin bugün ki durumuna kayıtsız kalamaz.
733. Öğrenciler sınava girerken arkadaşlarına başarı sözü verdiler ve hepsi sınav boyunca ter döktüler.
734. Bu halıları iyice temizleyip satışa hazır duruma getirmelidir.
735. Salondakilerin hiçbiri bu konuda konuşmak istemiyor, sus pus oturuyordu.
736. Bu kararın aksini düşünenler, durumu inceledikten sonra bir karara varmaları gerekir.
737. Böyle konularda ne o beni, ne de ben onu etkilemek isterim.
738. Turistlerin dün de Bergama ve yakın çevresini gezdiler.
739. Onlara sık sık yardı ettiğimizi, yeri geldikçe övdüğümüzü herkes biliyor.
740. Roman öyle bir türdür ki, öğrenci bir romanı okurken toplumsal sorunlar üzerinde düşünmeyi öğretir.
741. Başarılı olmak için çalışma arkadaşını sevmen ve inanman gerekir.
742. Her kuruluş bu konuda gereken önlemi alması gerekir.
743. Kardeşim içe dönük; ancak birçoklarının sandığı gibi korkak bir değildir.
744. Kimi rüyalar, insanların gelecekleri hakkında bazı ipuçları verebilirler.
745. Yangın nedeninin elektrik kontağından kaynaklandığı tahmin ediliyor.
746. Biz onunla baba kardeş gibi geçinir gideriz.
747. O, bir kitap kurduydu; çok okumayı severdi.
748. Ona imrenir, için için kıskanırdı.
749. Yaşam mücadelesinde yalnız ama güçsüz değildi.
750. Ne yazık ki alışkanlıklar kolay kolay terk edilmiyorlar.
751. Hizmetliden bir çay istemişti.
752. Kız çok güzel, fakat nişanlısı yakışıklı değildi.
753. Çocuklar masal kitaplarından hoşlanır, gerçek dostları gibi bağlanırlar.
754. Dostluklara önem verelim; sık sık arayalım.
755. Burayı çok seviyoruz; kem gözle bakanı affetmeyiz.
756. Eski eserlere önem vermeli, yeni kuşaklara tanıtmalı.
757. Osmanlı saraylarında gördüğü ve çok beğendikleri üzerine dün uzun bir konuşma yaptı.
758. Kitapçıktaki sorular incelendi ve öğrencilere dağıtıldı.
759. Yolcuların biletleri teker teker kontrol edildikten sonra otobüslere bindiler.
760. Şirketin defterlerini inceledik, gereken araştırmalar yapıldı.
761. Yaşam boyu süren bu konuşmalar, bir dilim ekmek için değil miydi?
762. Kapıcımız magazin haberlere meraklı biriydi.
763. Halk, bir eser ortaya çıkarken çeşitli güçlüklerle karşılaşabilir.
764. Yeni çıkan her yayına para ayırıp satın almak bütçemizi zorlar.
765. Yazlıktaki koltuklar buraya, buradaki koltukları da yazlığa götürecek.
766. Babamı biraz, kardeşimi hiç sevmem.
767. Herkes yağmur yağacağına inanıyor, yağamayacağına ihtimal vermiyordu.
768. Şirket yönetim kurulu toplantısı yaptı ve oy birliği ile feshedildi.
769. Size özel bir soru daha sormak isteyeyim.
770. Yazar mantıklı ve bencil olmayan tipleri anlatmış.
771. Öğrencisinin başarısını övmek için yaptığı konuşmada sözünü esirgememiş.
772. Memleketini çok özlemişti; ama dönmek de istemiyordu.
773. Bu sınavda başarılı olmadığını herkesten çok bizi üzdü.
774. Seni çok özledim, hiçbir zaman kırılmadım.
775. Çocukları aşağılık duygusuna iten ve güvensizlik veren davranışlardan sakınmalıyız.
776. Annem sokağa çıkarken, eşarbını ve yakası kirli mantosunu giyer, öyle çıkar.
777. İçinde bulunduğumuz helikopter, ölüm tehlikesi atlattı.
778. Bu sorunun çözümünde yapabileceğim rol çok önemli.
779. Güvenlik ve askeri makamlarca görevlendirilen personel, başarılı oldu.
780. Hem arkadaşım hem de meslektaşım olmaktan çok mutluyum.
781. Yurt dışındaki iş bir liseden mezun olma durumu olduğundan bu sınava katılamaz.
782. Çocuk felcinden korunmak amacıyla altı milyonun üzerinde çocuk aşılandı.
783. Seyirci sayısının kalabalık olması bu sonucu doğuruyor.
784. Törende ikisi öğretmen yirmi beş öğrenci görev aldı.
785. Ucu yırtık yabancı paraların, Merkez Bankası dâhil, hiçbir yerde işlem görmüyor.
786. Artık hastamızın sağlık durumu tamamen iyileşti.
787. Hükümet tabibine muayene edilerek sağlık raporu alacaksın.
788. Deprem kuşağı üzerinde olmasına rağmen sağlam yapılmayan binalar bu yüzden dolayı depremde çabuk yıkılıyor.
789. Bu girişim sağlığa verdiğimiz önem ve karalılığın bir göstergesidir.
790. Mevlana, Türkleri olduğu kadar yabancılar tarafından da tanınan bir düşünürdür.
791. Dünyada tamamı mermerden yapılmış olan ilk anıtsal yapıt Ege’nin Efes kentinde olduğu biliniyor.
792. Eminim ki adam güç durumda olsaydı belki de o parayı almazdı.
793. Simurg, bir İran efsanesinde gerçeğin peşine düşen kuşların öyküsü anlatılır.
794. Hiç olmazsa bari yağmurun dinmesini bekleyin.
795. Ne zaman aranıza gelsem daima güç verdiniz.
796. Öteki kentler gibi bu kent de çirkin bir görüntüye kavuştu.
797. Ne zaman şiir yazıyor ve yayımlıyorum; ama ben şiiri hiçbir zaman senin gibi düşünmüyorum.
798. Ancak kitabı kitaplığımda nereye koyduğumu bir türlü bulamıyorum.
799. Okuduklarını ezberlemek değil, tartışarak özümsenmesini sağlamak gerekir.
800. Önemsenmeyen, gereksiz hatalar başarıyı engeller.
801. Bunu, kendim ve arkadaşlarım adına söylüyorum.
802. Bu önlemler ekonomik ve sağlık açısından yaralı sonuçlar verdi.
803. Köy konuları ile ilgilenmemin nedeni, köylüyü yakından tanımak, onlarla bir arada yaşama fırsatını bulmuş olmamdandır.
804. Bende bu konuda onun haklı olduğunu sanıyorum.
805. Her ne kadar şehir akışına tanışmışsa bile beklenen rahatlığa kavuşulmamıştır.
806. Tiyatro öyle bir sanattır ki, kişi bir oyunu anlamaya çalışırken bile eğitir de.
807. Sanatçı son günlerde okuduğu ve ilginç buldukları üzerine şunları söylüyor.
808. Ahmet abi, kulübümüzün üye ve başkanıdır.
809. Yanılmıyorum, onunla ilişkisi olduğunu tahmin ediyorum.
810. Sigara içmenin sağlığımıza ve sıhhatimize zararı vardır.
811. Sana asla kızmıyor, çok seviyoruz.
812. Yaptıkları önce kötüydü, ama sonunda giderek düzeldi.
813. Çocuklarımıza öğrettiklerimizden aksine yapıyorsak, bizim gibi davrandıklarında oları kınamaya hakkımız yoktur.
814. Osmanlı süsleme sanatlarında temel eser olarak sayılan bir kitap milyara satıldı.
815. Bir sorunun üzerine enine boyuna düşünmeyi, anlamak için çaba harcamayı öğrenmemişler.
816. Her istediği yerine gelse de Yüzü yine de gülmez.
817. Hiç kimse ona gerçeği anlatmamış; onu yalan yanlış sözlerle oyalamış.
818. Yemeği erken yemesi gerektiği halde, hasta bu yasağa uymuyor.
819. Burada, tiyatro salonundan internet kafeye kadar birçok etkinlik bulunuyor.
820. Bu, kendi resimleri için açtığı ilk kişisel sergisi olacağı için çok heyecanlıydı.
821. Teknoloji ne kadar artarsa da el emeğinin önemi azalmıyor.
822. Mimar ya da mimarlıkla ilgileniyorsanız bu kitabı okuyun.
823. Takımlardan biri, ötekinin bitmek bilmeyen karşılıklı saldırılarına daha fazla dayanamadı.
824. Geçirdiğim rahatsızlığı, büyük bir başarıyla ameliyat ederek sağlığıma kavuşturdu.
825. Adaylar yirmi beş yaşından büyük olmalı ve sağlık kontrolünden geçmiş olması gerektiğini söyledi.
826. Kurumda eğitim görmüş herkes saygılı, hoşgörülü ve esnek olmak gibi çok önemli erdemler kazanmışlardır.
827. Yaptıklarını kendi ağzıyla itiraf etti.
828. Ozan, 1940 yılında yerli şiirimizin başta gelen adlarından biriydi.
829. Olaylardan büyük bir üzüntü duyduğunu suçluların cezalandırılmasını istedi.
830. Fiyatlar çok pahalı olduğu için satışlar çok durgun.
831. Oraya gidersen Etnografya ya da Kurtuluş Savaşı müzelerini gezmelisin.
832. Bu kılavuzda sizi belli bir türdeki bilgilere uyarmak için bazı özel işaretler kullanılmıştır.
833. Bu gaz havada yoğun, olarak bulunur.
834. Bu, sizlere verebileceğim en önemli ödül ve en önemli hedeftir.
835. Sergide tanıtılan antika eşyalar, geçmişteki insanların inançlarını ve beğenilerini de yansıtır.
836. Söz konusu yazarla benim düşüncelerimiz hatta duygularımız birbirine benziyor.
837. Onunda görüşlerini öğrenmek, yararlanmak istediler.
838. Arkadaşının sıkıntı çektiğini biliyor, sezdirmeden yardım ediyordu.
839. Alınan bu karar, savaşta askerlerin daha çok ölmesine yol açtı.
840. Beğendiğim sözcüğü yada cümleyi çizip yerine etkili sözler uyduruyordu.
841. Bu işyerinde tebrik ve kutlama ziyaretlerinde bulunduk.
842. Yanlış bir şey yapsam o da kızmaz çünkü inanılmayacak kadar anlayışlıdır.
843. Siyasi, ekonomik alanlarda görüştüler.
844. Bu kameralar rahatça kullanılabildiği ve taşınmasının kolay olması nedeniyle tercih ediliyor.
845. Akşam ben kendi odama, Fatma da kendi odasına çekilmişti.
846. Dürüst biri olduğundan dün de bugün de kuşkuya düşmedim.
847. Bu soru ben ve benim gibi sınava girmiş olan bir çok kişinin kafasını karıştırdı.
848. Bu konuda gençleri azımsamak doğru değil.
849. Elbette onunla birlikte gitmiş olabilirler.
850. Yapılanları doğru olmadığına inanıyorum.
851. Bu haberlerin ne kadar doğru olup olmadığını öğreneceğiz.
852. Çocuklar bundan en az zarar ya da hiç zarar görmeden kurtulmalıdır.
853. Türkiye’nin birkaç bölgesi hariç henüz kar yüzü görmedi.
854. İşte bu yüzden dolayı sizleri buraya toplamış bulunuyoruz.
855. Özel zevklerim arasında kitap okumayı severim.
856. Bu tutumu ile ailesine zarar mı veriyor yarar mı belli değil.
857. İş konusunda ben onu o da beni etkilemek istemez.
858. Arkadaşımızın sorununa sahip çıkarak desteklemeliyiz.
859. O yıllarda ben otuz o ise otuz beş yaşlarındaydı.
860. Hava kirliliğinin nedenlerinden biri de hava kirliliğindendir.
861. Konuşmacıların düşüncelerine katılıyor ve destekliyoruz.
862. Kendisine söylenen bu sözü duyar duymaz oturduğu yerden kalktı kürsüye yöneldi.
863. Kitaptaki yanlış yerleri düzelterek önümüzdeki günlerde yayınlamayı düşünüyor.
864. Kasabaya gidip bir hafta kalmayı düşünüyor.
865. Eklediği yeni bölümler romana bambaşka bir boyut getirdi ve bu haliyle kitaplaştı.
866. Sanatçı, insanlığın gerçeklerine yönelir ve ele alırsa başarılı olur.
867. Oysa kitapta ona yakın bölümüyle üç masal var.
868. Bu saatte eminim uyumamış olsa gerek.
869. Takımımız maç boyunca gösterdikleri performans hepimizi şaşırttı.
870. Sınavdan sonra arkadaşımı aradım ve nasıl geçtiğini sordum.
871. Bu parayı kazanmak için harcadığım emeği ve fedakarlığı görmüyor değilim.
872. Geçen dersteki sorduğumuz soruya cevap vereceğim.
873. Bu eser, okuyanları okumanın anlamını öğretmekle birlikte zevklerine de ulaştırıyor.
874. Araştırdığım konuyla ilgili, kütüphanede bir tek kitap dahi olmadığını hayretle gördüm.
875. Zannederim aldığımız bu uyarılar ve ikazlar hatalarınızı anlamanızı sağlayacaktır.
876. Eskiden eczaneler parfümün, oyuncak değil ilaç satarlardı.
877. Bu kasabaya gelmeden önce yaşadıkları yerde küçük, verimsiz bir toprakları varmış bu ailenin.
878. Dolaptaki bütün elbiselerin hepsini valize koydu.
879. Everensele ulaşmanın yolunun ulusal olmaktan geçtiğini geçmişte de gelecekte de savunacağım.
880. Size bu kavgada suçlu olmadığımı söylemiştim; ama siz şüphe duydunuz.
881. Esere öyle bakmak ve basit bir tür olarak bakmak gerekir.
882. Röportaj, televizyoncunun ana kollarından biridir.
883. Bir topluma moral vermek, moralini yükselten konuşmalar yapmak, o yönde yazılar yazmak yerinede bir davranıştır.
884. Yahya Kemal’e ‘’ NE zaman şair olduğunuza inandınız, hissettiniz?’’ derler.
885. Kadın asker oğlunu: ‘’ ardında bir Allah bir de ben varım!’’ diyordu.
886. Eserlerini incelediğimizde romanların güncel, şiirlerin ise güncel olmadığını söyleyebiliriz.
887. Acilen ihtiyaç duyduğunuz kitaplığın ölçüleri alındı, şehrin en ünlü mobilyalarınca yaptırılacak.
888. Bu karşılıksız büyük aşka bakıp da ona hayran kalmak örnek almamak elde değil.
889. Şairlerin başarıya duygu yoluyla ulaşmaları çok daha güç, onun için düşünce yolunu kullanıyorlar.
890. Bu akım ilk ortaya çıktığı yıllarda büyük ilgi gördü.
891. Sen haber vermeden gitmişsin.
892. Hasta babasının durumu gittikçe kötüleşiyor, yerinden kalkamıyordu.
893. Yüksek sesle bağırarak sorunlarını çözemesin.
894. O gün tiyatro salonunda iki yüzün üstünde izleyicinin olduğunu biliyorum.
895. Bu yapıta farklı bir gözle bakıp değerlendirmelisin.
896. Anlatılanları hiç kimse dinlemiyor sürekli konuşuyordu.
897. Mahallemizde yaşayan bu yaşlı ve sevimli insanı herkes seviyor, gerektiğinde yardım ediyordu.
898. Beyaz bulutlar gökyüzünü kaplamışlardı.
899. Bu ödülü size vermeyi düşünüyoruz, çünkü başarılı buluyoruz.
900. Bu büyük şair şiirlerinin çoğunu serbest ya da hece ölçüsüyle yazmış.
901. Bu yıl kesinlikle ürünümüzün geçen yıl ki kadar iyi olmayabilir.
902. Beklenmedik bir sürprizle karşılaşacağımızı nereden bilebilirdik.
903. Artık bundan sonra seni dinlemek istemiyorum.
904. Sanat eseri gerçeğine ne tam yaklaşmalı ne de uzaklaşmalı.
905. Dürüst davranışları yüzünden terfi etti.
906. Bende bu, yere değil duvara asılmalı.
907. Cumhuriyetin yetmiş altıncı yıl kutlamaları coşkuyla kutlandı.
908. Adaş olduğumuzu söylememe karşılık hala niye adımı soruyorsun?
909. Ayağa kalkınca biricik çocuğu yere yuvarlandı.
910. Uykudayken gördüğü rüyayı anlatmamaya karar verdi.
911. Öğretmenimiz ödevimin iyi olmasına dikkat eden, özen gösteren, öğrencilerini severdi.
912. Açılış töreni, edebiyatçı kesimin estetiğe gereken önemi verdiğini kanıtlayarak ispatladığı için çok önemliydi.
913. Romandaki kelimeler hareketlenecekmiş gibi canlı.
914. Balkona asılan çamaşırlar rüzgârda düşecekmiş gibi oluyorlardı.
915. Önüne konulan yemeği bir solukta çarçabuk yiyip bitirdi.
916. Hocamızı çıt çıkarmadan, sessizce ve can kulağı ile dinliyorduk.
917. Genç doktora hastanın evini gösterdi.
918. Gün geçtikçe kitap meraklıları zamanla artıyordu.
919. Dağıtım ağını genişleten firmamız yeni deposuyla ilgili haberleri ve fotoğrafları görünce çok memnun kalacak ve belki de gözleriniz yaşaracak.
920. En zirveye çıkmak isteyen sanatçı, çalışmalarına yurt dışında devam edeceğini söyledi.
921. Aydın, her zaman toplum düzeyinin üstünde olmalı ve yol göstermeli.
922. Bir yazıdan bir tek sözcük çıkarılırsa veya dâhil edilirse o yazı bozulmamalıdır.
923. Gerektiğinde kullanmak üzere sakladığım parayı çıkardım, kardeşime verdim.
924. Sanırım bu sorunun seçeneğinin A olduğundan hiç şüphem yok.
925. Mektubunu alınca çok sevindiğini söyledi.
926. Dili doğru kullanmak, herkesin görevidir ve buna dikkat edilmelidir.
927. Arabayı yaya kaldırımın üzerine park ettiği için ceza yedi.
928. Bugün gelemeyeceğini üzülerek söyledi.
929. Arkadaşım ve ben, onu her gün ziyaret ederdim.
930. Bu edebi akıma mensup sanatçıların çoğu, yeni düşünceleri eski şekilde söylemişlerdir.
931. Babamın söylediklerini dinledi; ama karşı çıkmadı.
932. Bir ön araştırma yapıp konuyla ilgili bir rapor hazırladı.
933. Eski Türk evlerinin çiçeklerle dolu bahçelerini göremiyoruz; çünkü yalnız resimlerde kaldı.
934. Türk milletinin en büyük güvencesi gençlerdir, onlardan çok şey beklemektedir.
935. Önce buraya, senin yanına, oradan da İstanbul’a gitmeyi düşünüyoruz.
936. Her yıl şenlikler düzenleniyor, turistlerin ilgisi bu bölgeye çekiliyordu.
937. Basımı 1986 tarihine rastlayan kitabın inceleme bölümü, İlhan Geçer hazırlamış.
938. Gönül isterdi ki böyle güzel bir eser, şairin ölümünden sonra daha yaşarken basılsın.
939. Önemli olan, söylediklerimize kulak vermeleri ve yapmalarıdır.
940. Anne, baba ve öğretmenler önemli şeyleri çocuklarına anlatması gerek.
941. Amacı arkadaşlarını ikinci, kendisini de birince plana çıkarmaktı.
942. Yarışmada bizim okul birinci, arkadaşımın okulu ise elendi.
943. Kardeşim salonda, ben annem tek yataklı küçük bir odada uyuduk.
944. Havanın yağmurlu olduğunu ve denize açılmamasını önermiştim.
945. Sanığın savunması arkadaşı tarafından yapılmış ve defalarca ertelenen, aylarca süren davayı kazanmıştı.
946. Dikkatli bakılırsa her sanat yapıtının siyasal bir anlamı vardır ve belli bir sınıfın, belli bir hayat görüşünün koşullarıyla yüklüdür.
947. Romanı okuyup bitirdiğinde, başladığı zamanki okuma hevesinden bir şey kaybetmemişti.
948. Yaşlı adam, soğuktan katılaşmış elleriyle atın yularına doğru bir hamle yaptı fakat yakalayamadı.
949. Gözlerini bir türlü unutamıyorum.
950. Birkaç gün öncesine kadar gündemi oluşturan bu haberler bugün önemini yitirdiler.
951. Yeni müdür, işçi temsilcilerini çağırarak bir süre görüştü.
952. Sanatçı, hayranının hastane masraflarını karşılayarak tedavi ettirdi.
953. Yetkililer, vatandaşları alarma geçirerek onlardan duyarlı davranmasını istedi.
954. Kütüphaneden aldığı kitabın süresi dolmasına rağmen hala iade etmemiş.
955. Senin yanında veya uzakta her zaman kendimi yalnız hissediyorum.
956. Edebiyattaki bu değişiklikler pek çok sanatçıyı etkilemiş, yeni bir bakış açısı kazandırmıştır.
957. Ufaklıkların hepsi inat ediyor, tüm yalvarmalara ısrarlara karşın sofraya bir türlü oturamıyordu.
958. Sözün bir tür dil sürtüşmesi olarak değerlendirilmesi gerekiyor.
959. Babaannemle böyle yemyeşil, çiçeklerle dolu, cennet gibi bir yerde büyüdük.
960. Depremde enkaz altında kalanlara tek tek geçmiş olsun diyerek gereken her şeyin yapılacağını, yaraların sarılacağını söyledi.
961. Bitmek bilmeyen istekleriyle annesinin bütün boş zamanını meşgul ediyor.
962. Halk arasında yaygın bir görünüşe göre merdiven altından geçmek uğursuzluk getirir.
963. Eleştirileri hiç önemsemeden şiir yazmaya devam edecekti.
964. Bütün aramamıza değin zavallı kadını bulamadık.
965. Her bayramda birçok çocuklar şeker toplardı.
966. Kocası elinde bir poşetle içeri girdi.
967. Azıcık babamdan kalan aylıkla geçinmeye çalışıyordu.
968. Dünkü oylamada yine çekingen davranmış.
969. Apartmanlar birbirine çok yaklaştı.
970. Bu sadece bizim toplumumuza özel bir adettir.
971. Ona, defalarca hatırlatıp, kaç kez uyardım.
972. Sonradan gelen hiç kimse boşluğu doldurmadı.
973. Çok yorucu ve uzun yolculukla sonra şehre ulaştık.
974. Fabrikaların çevre kirliliğine katkıları da azımsanacak gibi değildi.
975. Amacına ulaşmak için uzun süre gayret ve çaba gösterdi.
976. Bir bebeğin havaya suya ne kadar muhtaç ise sevgiye de o kadar muhtaçtır.
977. Dersi iyi dinlemeli gereği gibi davranmalıyız.
978. Türk mühendis ve işçilerince inşa edilen Urfa, Tüneli, Türkiye’nin en büyük tüneli arasında bulunuyor.
979. Birçok kez bizi telefonla aradı, uzun bir süre mektup yazdı.
980. Bu hastalığın sebepleri araştırmaya başlandı.
981. Son yıllarda ilaç tüketimimiz iyice çok arttı.
982. Kendisini bir türlü hiçbir zaman dersine veremiyor.
983. Aldığımız adam henüz az önce buradaydı.
984. Sık sık yanlış hatalar yapmasından bıktık.
985. Araba birkaç saniye içinde hızlı bir sürat kazandı.
986. Öfke dolu bakışlarıyla hepimizi sindirmişti.
987. Öğrencilere her zaman yardımcı olmuş, korumuştur.
988. Bahar gelince sıkıntı ve kederlerini unuttu.
989. Kuşları sever, ilham alındı.
990. Genç şairleri koruyucu olur, sevilirdi.
991. Kapı çaldığında ‘’ Geldim ‘’ dedi ve açtı.
992. Çığ altında kalan iki kişinin kurtulmasına çalışıyorlar.
993. Yakalanan sanıklar sorgulanmaya hızla başlandı.
994. Yok yere, boşu boşuna kavga etti.
995. Boğa güreşlerini seyretmek için meydan büyük bir insan kütlesi toplanmıştı.
996. Eleştirmen okuyucuların edebi eserleri anlayacak zevk almalarını sağlamadılar.
997. Bu tembellik onun batmasına hatta zara etmesine neden olacak.
998. Herkes konuşma dilinin kurallarını öğrenmeli ve yapılan yanlışlar hafife almalıdır.
999. Büyük insan aramızdan ayrılalı, seneler, aylar, yıllar geçti
1000. Çok babacan adamdır; herkese elini uzatır, yardım eder, kollar.
1001. Geçmişte ve gelecekte iyi bir şair olamayacağını anlamıştım.
1002. Ne şimdiye kadar ne şimdiden sonra bu mesleği seveceğim.
1003. O, insan ilişkilerinde çok katı ve duyarlılığı olmayan biridir.
1004. Eminim daha çocuk yaşta şiir yazmaya başlamış olmalı.
1005. Böyle bir anlayış bizde yerleşmediği için, çevremizi önemsemiyor ve saygı duymuyoruz.
1006. Kendisine alınan eşyaları beğenmediği gibi önemde vermez.
1007. Trafik kazaları, ölümlere hatta yaralanmalara yol açabiliyor.
1008. Onun yalanlarının ne benim ne de sınıf arkadaşlarının tahammülü kalmıştı.
1009. Öğrencilik yıllarımda beni sürekli arar, maddi manevi destek olurdu.
1010. Toplu taşıma fiyatlarına ocak da zam yapılacakmış.
1011. Arkadaşları onun davranış biçimlerini hiç beğenmezdi.
1012. Gençlik yılları gözünün önünden bir film şeridi gibi geçti ve büyük bir özlem duydu.
1013. Geleceğe özlemle bakıyoruz.
1014. Sanat, güzeli yakalamaktır; edebiyatçının, heykeltıraşçının, ressamın yöntemleri farklı da olsa amaçlar hep aynıdır.
1015. Bir yazarın günlük olaylara ait duygu ve düşüncesinin kişiliğe göre yansıtan, okuyucuyu düşündüren kısa ve ölçülü yazılara fıkra denir.
1016. İlk tanışmamızdan itibaren çok iyi anlaştık.
1017. Geri almak şartıyla kitabı sana veriyorum.
1018. Herkes, filmin senaryosunun iyi, fakat yönetmenin başarılı olmadığını söylüyordu.
1019. Ülkemiz sosyoloji ve ilmi açıdan gerektiği gibi tahlil edilememiştir.
1020. Onunla evde annesi dışarı da ise ben ilgileniyorum
1021. Benim ve senim dünya dışında bütün dünya acayip.
1022. Yüksek dere ve tepelerden geçtik.
1023. Bu klipi çekmek için çok masraf harcadığını söyledi.
1024. Şirket, bu konuda gereken önemi vermesini istiyoruz.
1025. Bazı kelimeleri çok iyi, bazı kelimeleri ise hiç bilmiyor.
1026. Dağlık bölgelerde bir hafta mahsur kalan dağcılar, bu süre içinde yalnız su ve ekmek yediklerini söyledi.
1027. Çocuklarıyla hafta sonları sinemaya, yemeğe çıkan Ahmet Bey, bu kısa süreyi en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyor.
1028. Dünya kupası sırasında, Kore halkına ‘’Kendi takımınız dışında hangi ülkeyi desteklersiniz?’’ sorusuna halkın yüzde 67’ si ‘’Türkiye’’ karşılığını vermiş.
1029. İki yıl öncesine kadar halkımız bırakın dünya kupasına katılmayı, dünya üçüncüsü olmayı bile hayal edemezdi.
1030. Üstün zekâlı çocuklara nasıl ilgilenmesi konusunda öğretmeni bilinçlendirecek olanlar, rehber öğretmenleridir.
1031. Araştırmacılar göz rengiyle katarakt arasında nasıl bir ilişkinin bulunup bulunmadığını araştırıyor.
1032. Umarım senle bir daha hiç görüşmeyeceğim.
1033. Eminim öyküyle ilgili anlatılanlar doğru olabilir.
1034. Düşündüklerin çok ve yalın bir dille ifade edilmelidir.
1035. Yaptığın bu davranış azımsanacak bir davranış değil.
1036. Şairin ilk gençlik heyecanı geçtikten sonra güzel şiirler yazamaz.
1037. Bahar, yeryüzüne bu derece hayat getirdiğini o gün gördüm.
1038. Geniş avluya girdik ve çok güzel şeylerle karşılaştık.
1039. Aşk insanı seçkin kılar, değer kazandıran bir yaşam birimidir.
1040. Mitolojiden yola çıkıp yaşamın gizini irdeler, açıklık getirmeye çalışır.
1041. Halk kendini dinleyen politikacıları sever, inanır.
1042. Bu şehir kurulalı olsa olsa yüz, hadi bilemedin iki yüz yıl olmuş olsa gerek.
1043. Hocanın anlattıklarına büyük önem veriyor ve tek tek defterine not ediyordu.
1044. Kabinenin çalışma tarzı belirlenir, bakanlar kurulunca onaylanır, sonrada bürokratlar uygular.
1045. Yazarımız uzun yıllardan sonra iki güzel hikâye yayımlayarak tekrar eski günlerine yeniden döneceğini söyledi.
1046. Her gün yeni bir sanatçı çıktığı ortamda nitelikli müzik yapılması beklenmez.
1047. Sanat ve bilimsel alanda, ülkemiz epey yol kat etmiştir.
1048. Bu küçük kasabada hiç kimseye saygısızlık edemez, dedikodusunu yapmazdı.
1049. Epeydir seni arıyor ama bir türlü ulaşamıyor.
1050. Roman uzun ama anlaşılması zor değildi.
1051. Dostlarımdan uzaktayım, ama mektuplaşırım.
1052. Saz şairlerinin hiçbiri halktan uzaklaşmadı, halkın sorunlarını şiirlerinde yansıttı.
1053. Siyasetçiler, sanatçılara her zaman destek olmalı, yüreklendirici çalışmalar yapmalı.
1054. Arkadaşlarımla bir araya geldik; fakat yemek ısmarlamaya fırsat bulamadım.
1055. Bilim adamı, sıkıcı konuşmasını ben de ellimdeki gazeteye okumayı sürdürdüm.
1056. Dedem, torunlarına defalarca şehit olan arkadaşlarının hikâyelerini anlatırdı.
1057. Arkadaşlarına durumu anlattı ve ikna etti.
1058. Bu sözcüğün, cümleye kattığı anlam ve görevi bakımından incelenmesi daha doğru olur.
1059. Askerler düşmanların saldırılarından kurtarıp otomobilinize bindirerek yola çıkardılar.
1060. Konuklarına aldığı yeni evi gezdirdi.
1061. Genetikle ilgili bu buluş, insanlığa yarar sağlayabileceği gibi zarar da sağlayabilir.
1062. Gizli bir sırrı fısıldadı kulağıma.
1063. Ağaçlar bu yıl erken çiçek açtılar.
1064. Atlar, panikleyip sağa sola kaçıştılar.
1065. Kelimeler duygu ve düşüncelerimizi ifade ederler.
1066. Gözler, yalan söylemezler.
1067. Kitapları bize dost olurlar.
1068. Başkaları bu işe karışamazlar.
1069. Halk, daha titiz davranılmasını bekliyorlar.
1070. Üç kişi, bu tarafa geliyorlar.
1071. Gece ben koltukta kardeşimde halının üstünde uyuyakalmışım.
1072. Yıllarda Esra on üç ben de on beş yaşlarındaydım.
1073. Neler geçtiğini bir ben bir Allah bilir.
1074. Ahmet Ankara’da ben ise yurt dışında okumak istiyorum.
1075. Kimimiz dilekçe yazdı, kimimiz yazmadı.
1076. Bazılarınız hiçbir şey istemedi.
1077. Bunca yağmura karşılık su birikmedi barajda.
1078. İki olay arasındaki ayrıntıyı hesaba katmıyor.
1079. Ahmet Bey, saygılı kişiliğiyle çevresine örnek oldu.
1080. Makineler artık işlemlerini yerine getirmiyor.
1081. Yaşantısının en zor günlerini geçiriyordu.
1082. Kazaların çoğu, iş güvencesinin olmadığını gösteriyor.
1083. Toprağın oluşumunda başta gelen etkin rüzgârdır.
1084. Ülkesinin bunalıma girmesini sağlayan bu olaydı.
1085. Avukat sanığın suçlu olduğunu savunuyor.
1086. Gömleğin üzerine yazılmış desenlere bakıyordum.
1087. Kadının kolundaki çantayı çalıp kaçtı.
1088. İşçilerin sağlık durumları aksadı.
1089. Ölüm şansı her zaman var.
1090. Buzdolabının ücreti ile on yıl önce araba alınırdı.
1091. İhtiyar adam adını yazmasını bile bilmiyordu.
1092. Yirmi katlı bu bina, çevredeki küçük binaların yanında dağ gibi kalıyordu
1093. Vazgeç, söyleme artık, hatırlatma mazideki aşkımızı
1094. İlanın altında adlarına yer verilen sanatçıların ilanın kendilerinden habersiz verildiğini bir basın toplantısı düzenleyerek açıkladılar
--------

Taylan TATLI.
Türk Dili ve Edebiyatı Öğrt.

Kaynak: http://www.edebiyatbilgileri.com/sayfa1.asp?id=1235
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:23
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"BÖYLE YAZILIR" Jul 20, 2013

--Alıntı--

BÖYLE YAZILIR
Hangi sözcük nasıl yazılır?
Ayrı ve bitişik sözcüklerin yazımı
(TDK Yazım Kılavuzu’na göre hazırlanmıştır. 01.05.2012)
-----------------

ABD’de
abazan
abıhayat
abuk sabuk
acayip
acente
açgözlü
açık ara
açık oturum
açık öğretim
açık saçık
açık seçik
açıkgöz
açıortay
adale
adamakıllı
... See more
--Alıntı--

BÖYLE YAZILIR
Hangi sözcük nasıl yazılır?
Ayrı ve bitişik sözcüklerin yazımı
(TDK Yazım Kılavuzu’na göre hazırlanmıştır. 01.05.2012)
-----------------

ABD’de
abazan
abıhayat
abuk sabuk
acayip
acente
açgözlü
açık ara
açık oturum
açık öğretim
açık saçık
açık seçik
açıkgöz
açıortay
adale
adamakıllı
Adile Hala (tarihî ise)
aerobik
Affetmek
afra tafra
aforoz
Afyonkarahisar
AGİK’in
agresif
ağababa
ağabey
ağaçkakan
ağırbaşlı
Ağrı Dağı’na
ağrı kesici
ağır sıklet
ağustos böceği
ahududu
aidat
akademi
akciğer
akılalmaz
aksesuar
akşamüstü
akşamüzeri
aktüel
alaca karanlık
alaşağı
albeni
alçak gönüllü
alegori
alelacele
âlemşümul (evrensel)
alerji
aleykümselam
alım satım
alın teri
alın yazısı
alışveriş
Ali enişte
aliyyülâlâ
Allah
Allaha ısmarladık
Allahualem
Alm.dan
Almanya’nın kuzeyi
alt alta
alt etmek (yenmek)
alt yapı
alt yazı
altmış
altüst
alüminyum
Amasya elması
ana bilim dalı
ana dili
ana vatan
anayasa
Amik Ovası’nın
Amik Ovamızın
amblem
ambulans
amfi
anekdot
Ankaralıyım
anlatıvermek
anneanne
Anneler Günü’nde
Antep fıstığı
antoloji
antrenman
antrenör
apaçık
apandisit
apansız
apar topar
aperitif
ara bulucu
ara cümle
arapsaçı
ara sıra
arasöz
ardı ardına
ardı sıra
art arda
art damak
art niyet
artırmak
arz etmek
asal sayı
ASELSAN’da
artist
asfalt
aslanağzı
Aşağı Ayrancı Mahallesi
aşçıbaşı
aşevi
atasözü
ataşe
Atatürk Bulvarı’ndan
ateş böceği
ateşkes
atölye
Av. (Avukat)
avro
Avrupa Birliği’ne üye
ay ışığı
ay tutulması
ayak izi
ayakaltı
ayakkabı
ayaküstü
ayaküzeri
ayırt etmek
Aykut amcaya
Aykut Bey’e
ayrımına varmak
Ayşe teyzeden
Ayşe Hanım’dan
Ayten teyzelere
az çok
azat etmek
babaanne
babaevi
babayiğit
baba ocağı
badem yağı
bağrı yanık
bahsetmek
bakakaldım
bakımevi
banliyö treni
basımevi
basmakalıp
başa baş
baş ağrısı
baş aşağı
baş başa
baş belası
baş dönmesi
baş etmek
baş örtüsü
baş tacı
başucu (yön)
baş ucu kitabı
baş üstüne
başköşe
başıboş
başıbozuk
başı bağlı
başlı başına
başörtü
başrol
başsağlığı
baştanımaz
başucu noktası
başucu uzaklığı
başüstüne
başvurmak
başvuru
başyapıt
başyazar
başyazı
bata çıka
bayramüstü
bazen (bağzen değil)
bazı (bağzı değil)
beddua
Beethoven
beğenmek
belki
belli başlı
bembeyaz
berat (belge)
berhudar (mutlu)
beraat etmek (aklanmak)
berkemal (mükemmel)
beştaş
beyefendi
bilahare
bilfiil
bilgisayar
bilimum
bilinçaltı
bilirkişi
bir anda
bir ara geldi
bir arada
bir araya getir
bir gün
bir takım elbise
biraz
birbirilerine
birbirini
birçok kişi
birdenbire
bire bir (tıpkı, aynı)
bire bir (görüşme)
birebir (hastalığa)
birkaç dergi
birtakım öğrenciler
bismillah
biyografi
bluz
boa yılanı
Boğaz Köprüsü’nün
Boğaz Köprümüzün
Boğaz’dan (İst. Boğazı vb.)
boş yere
boşboğaz
BOTAŞ’ın
briket
bu da gelir bu da geçer
bu yana
bugün
Bulvar’dan (İnönü Bul. vb.)
buzdolabı
buzhane
büyük anne
büyük baba
büyükbaş
büyükelçi
camgöbeği
can acısı
canıgönülden
can damarı
can evi
cana yakın
canı tez
cankulağı
cankurtaran
cansiparane
cehennem
celbetmek
cennet
cephane
Cervantes
cezaevi
Chopin
cibilliyetsiz
cicianne
cihanşümul
ciklet
Cilalı Taş Devri
cingöz
cm (santimetre)
CMUK’un
cm’yi
coğrafya
conta
cüzi
çağ dışı
çalı kuşu
Çanakkale Boğazı’na
çapanoğlu
çat pat
çayevi
çay ocağı
çayhane
çekidüzen
çekyat
çepeçevre
çer çöp
çev. (çeviren)
çıkış yolu
çıyan
çift ayaklılar
çift kanatlılar
çinekop
çiğ (pişmemiş)
çiy (su damlası)
çok sesli
çok şey
çokbilmiş adam
ÇUKOBİRLİK’e
Çullu köyünden
çünkü
dahi (bile)
dâhi (olağanüstü yetenekli)
dalgakıran
darmadağınık
darülaceze
darülfünun
daüssıla
Dayı Kemal
dedikodu
defetmek
defolmak
değerbilmez
değnek
deklarasyon
deli dolu
Deli İbrahim
demagoji
demek ki
demir yolu
deniz altı
dershane
dert etmek
devetabanı
devletler arası
devretmek
deyince
deyip
dış borç
dış hat
Dışişleri Bakanlığından
dik açı
dil bilgisi
dil bilimi
dil birliği
dinar
dinozor
dipdiri
dipnot
direk
direkt gitti.
distribütör
dişe diş
divan edebiyatı
divan şiiri
diye
diyecek
diyelim
diyen
diyerek
dizüstü (pc)
doğal gaz
Doğu Anadolu’nun
doğaüstü
doğumevi
dokuztaş
doküman
dolar
döndürmek
dövmek
Dr. (Doktor)
dua
dükkân
düşeyazmak
düz yazı
ecdat
eczane
ed. (edebiyat)
edevat
efendibaba
egzersiz
egzoz
eğdim başımı
eğer söylersen
eğik yazı
eğlence
ehli­beyit
ehlikeyif
ehvenişer
ek fiil
el âlem
el atmak
el ele
el işi
elektrik
eleştiri
eli açık
elkızı
eloğlu
elvermek
Eminescu
emretmek
enikonu
entelektüel
er geç
Erciyes Dağı’nda
erkânıharp
erozyon
eski Türk edebiyatı
eski Yunan tanrıları
espritüel
espri yapmak
estağfurullah
eş anlam
eş cinsel
eş dost
eş sesli
eşkıya
eşofman
etüt
etyemez
ev bark
eyer (binek için)
fantastik
fantezi
farenjit
fark atmak
fark etmez
farz etmek
fasulye
Fatihler, Yavuzlar
Fatma nine
fecrisadık
federal
fenafillah
feshetmek
fevkalade
fevkalbeşer
Fırat Nehri’nden
fisebilillah
FİSKOBİRLİK’in
fiyat
fizik ötesi
floresan
flüt
fotoğraf
fren
fritöz
g (gram)
gaip-ten sesler
gardırop
gayrimenkul
gayrimeşru
Gaziantep
gecekondu
gelgelelim
gelgit
gelişigüzel
Genelkurmay Başkanlığının
gerçeküstü
gerçi
gıyabında
gidebilirim
gidedur
giderayak
gitgide
göç etmek
gökkuşağı
gökyüzü
göz bebeği
göz ucu
gözdağı
göz göze gelmek
gözaltı (gözetim)
göz altı morlukları
gözlemevi
gözü pek
gözyaşı
Grimm Kardeşler
grup (küme)
gurup (gün batımı)
güç birliği
Gül Baba (tarihî ise)
gül ki güleyim
güler yüz
güllaç
Gülsüm Bacı (tarihî ise)
günaşırı
gün batımı
günaydın
günbegün
günden güne
Güney Kutbu’nda
Güney yarım küre
Güneydoğu Anadolu
güngörmüş adam
günübirlik
güpegündüz
güvenoyu
ha bire
hacıağa
hafazanallah
hafriyat
hafta sonu
hak ettim
hâlbuki
halisünasyon
hâlihazırda
halk edebiyatı
halk şiiri
halkoyu
halk oylaması
hamam böceği
hamdetmek
hamdolsun
hamdüsena
hastane
hava cıva
hıncahınç
gıyap
gıyabında
hanımanne
hanımefendi
hanımeli
hastane
harçlık
harikulade
hatırı sayılır
havaalanı
hava gazı
havalimanı
hava yolu
her an
her biri
her gün
her hâlde (her durumda)
her kimse
her ne ise
her nedense
her neyse
her şey
her yer
her zaman
hercümerç
herhâlde (belki)
herhangi
herhangi bir
herkes
heykeltıraş
hıfzıssıhha
hırgür
hıncahınç
hıyarağalık
hiç de bile!
hiç değilse
hiç kimse
hiçbir şey
hiçbiri
hinoğluhin
Hisar’dan (Rumeli Hisarı vb.)
hissetmek
hoparlör
Horatius
hoşbeş
hoş gelmek
hoş görmek
hoşça kal
hoşgörü
hoşsohbet
Hristiyan
hukukun üstünlüğü
huzurevi
Hürriyet gazetesi
hüsnükuruntu
hüsnüniyet
hüvelbaki
hzl. (hazırlayan)
ıpıssız
ısıcam
ısıölçer
ısı ölçümü
ızdırap
İç Anadolu
içe dönük
iç içe
iç işleri
iç sa­vaş
iç tüzük
içgüdü
İçişleri Bakanlığındaki
içli dışlı
içten içe
iddiaya var mısın
ideoloji
ikide bir
ikindiüstü
ikişer elma
ikiyüzlü
iktisap et­mek
İlk Çağ
İngiliz anahtarı
inisiyatif
interaktif
ideal
illaki
illüzyon
ilk yardım
ilk yarı
ilkokul
ilköğretim
ilkyaz
İng. (İngilizce)
İng.yi
inisiyatif
İnkılâp Sokağı’nda
insanoğlu
inşallah
intihar
iri yarı
ipek böceği
ipucu vermek
İslamiyet
ispatlamak
iş başı
iş birliği
iş bölümü
iş güç
iş yeri
işporta
işveren
itham (suçlama)
ithaf etme
iyi ki doğdun
izaç etmek
İzmir’den
İzmirliyiz
Japon gülü
jilet
jimnastik
kadınnine
kadirbilmez
Kahramanmaraş
kahvehane
kalemtıraş
kamuoyu
kangren
kaparo
karakter
kara yolu
kar çiçeği
kara kalem
kara suları
kara tahta
Karadeniz
karasinek
karmakarışık
karnabahar (bitki)
kartonpiyer
karşı görüş
karşı oy
katalog
katsayı
kavanoz
kayısı
Kâzım
keçiboynuzu
Kemal dayı
kerpeten
keşmekeş
kg (kilogram)
kg’dan
kılavuz
kıraathane
kırkayak
kibrit
kim bilir
kim. (kimya)
kirpik
klasisizm akımı
klima
km (kilometre)
km’den
Kocatepe Mah.
kolektif
kolesterol-ü
komiser
kolonya
konsantrasyon
konservatuvar
kontör
kontrplak
ko­nukevi
konuksever
Konur Sokağı
konvoy
kooperatif
koskocaman
körü körüne
kraker
kravat
kritik
kupür
kurdele
Kurtuluş Savaşı’ndan
kuru kahve
kuru yemiş
kuş bakışı
kuş sütü
Kuşadası’ndaki
Kuşadamızdaki
kuşburnu
kuşkonmaz
kuşyemi
Kuvayımilliye
Kuzey Almanya
Kuzey yarım küre
kuzeydoğu
külot
külyutmaz
küt küt
l (litre)
laboratuvar
laf atmak
lanet
laubali
lavabo
lazım
Leyla ile Mecnun
limitet
Ltd. Şti.nde
lira
liret
lisansüstü
lokale gitti
Ltd. Şti.nde
lütfetmek
m (metre)
maalesef
madde başı
mademki
magma
mahpushane
mahvettin her şeyi
makine
mapus
mapushane
martın onu
maşallah
materyal
matbaa
maydanoz
meğerki
Mehmetgilde
menemen
menü
meteoroloji
metot
meyhane
meyve
mg (miligram)
midesi ağrıyor
milletlerarası
millî marş
Millî Mücadele
Millî Edebiyat Dönemi
mirasyedi
mm (milimetre)
mm’den
mızmız
Molière’in
motosiklet
muayenehane
muhatap
Musevilik
muşamba
mutasavvıf
muzdarip
mübalağa
münacat
müracaat
müsaade
müsamaha
müsvedde
müteahhit
müteessir
mütemadiyen
müteşekkir
mütevazı
mütevazı (alçakgnllü)
mütevazi (paralel)
müzayede
Nasrettin Hoca’yı
NATO’dan
ne de olsa
ne var ki
ne yazık ki
nerde
nerdeyse
nerede
neredeyse
nergis çiçeği
nispet
nükleer
o da geldi
okuryazar
olağanüstü
oldubitti
omuz omuza
oratoryo
orduevi
orijinal
Orta Anadolu’da
Orta Çağ
orta kulak
orta oyunu
ortaöğretim
ortaokul
Osmanlı Devleti’nde
ovmak
oy birliği
oysaki
öge
öğle
öğle namazı
öğlen
öğlenci
öğleüstü
öğleüzeri
öğleyin
öğretmenevi
Öğretmenler Günü’ne
öğün
öğütmek
önayak olmak
ön lisans
ön seçim
ön şart
ön yargı
öngörmek
öngörü
önsezi
ön söz
öteberi
övmek
öyle ki
öz eleştiri
öz geçmiş
özdeyiş
özüm yolu
özveri
palyaço
paragraf
paralel
parantez
paramparça
pardösü
parlamento
paspas
pastane
paşababa
pedagog
pek az
pek çok
pekâlâ
peki
perhiz
peş peşe
peşi sıra
peşin fikir
peşin hüküm
peygamberin kavliyle
peyzaj
pijama
pisboğaz
plaj
poğaça
polisevi
postane
potpuri
prim
prodüktör
profesör
program
prosedür
provokasyon
provokatör
randevu
rastlantı
rast gelmek
rastgele
repertuvar
restoran
Resmî Gazete’de
RTÜK’e
saat 13.00’te geldi
saat 13.01’de geldi
Sabah gazetesi
sabretmek
saçma sapan
sağ açık
sağ bek
sağ ol
sağduyu
Saim amca
sandviç
sanki
sarf etmek
sarımsak
satır başı
saygıdeğer
seğirmek
seğriyor (gözüm)
sekülarizm
senli benli
sere serpe
Servetifünun Dönemi’nde
servi ağacı
ses uyumu
sezaryen
sıcakkanlı
sıhhatler olsun
sıkboğaz
sımsıkı
sıra dışı
sırat köprüsü
sırılsıklam
sırtım kaşındı
sıyırmak
sıyrılmak
sivrisinek
silahşör
slayt
sol açık
sol bek
soyadı
sömestir
söz gelimi
söz gelişi
söz konusu
sözüm ona
spekülasyon
spiker
SGK’ye gitti
stadyum
stajyer
standardı
standart
stant
stil
strateji
suçiçeği (hastalık)
suçüstü
suikast
Sultan Ana (tarihî ise)
Susuz Dede (tarihî ise)
suspus
süregelmek
süveter
süveter
sürpriz
Şanlıurfa
şarj
şefkat
şehirler arası
şey­hülislam
şofben
şoför
şövalye
şu halde
şuuraltı
şüphe
tabildot
ta ki
tabii (katıksız, saf, doğal)
tabii (doğada bulunan)
tabii bir ihtiyaç
tabii ki (elbette)
tabii bir şey (normal olan)
T.C.
T.
takdirname
tam sayı
tahteşşuur
takdir etmek
Tanrı
tanrıtanımaz
Tanzimat Dönemi’nin
taptaze
tasavvuf
tazyik
TBMM
TDK’den
tedit
tek tük
teke tek
tekke edebiyatı
telâffuz
Tempo dergisi
teskere (sedye)
tereyağı
terk etmek
tespih
tespit
teveccüh
tezkere (pusula)
THY’de
tıbben
tıbbî
tımarhane
tıp fakültesi
tıpkıbasım
tıraş
tırsmak
Tophane
toplum bilim
toplumlar arası
topoğraf
TÖMER
tribün
TRT’den
TÜBİTAK’ın
tükürük
tükürük bezi
Tülay abla
Türk dili
Türk halk müziği
Türk milletinden
Türk sanat müziği
Türk’üm doğruyum
Türk’ün Türk’ten
Türkçenin
Türkiye Cumhuriyeti’ne
TV’deki film
uç uca
ukala
ultrason
uluslararası
ulussever
unvan
UNESCO’ya
uyurgezer
uyuyakalmak
Uzak Doğu
uzuneşek
üçtaş
ülkeler arası
üniforma
üslup
üst baş
üst geçit
üst kat
üst küme
üste üste
üstünkörü
Van kedisi
var gücümle
var olmak
varsaymak
varsayım
varyemez
vatansever
vaz mı geçtin?
vazgeçmek
vazgeçtin mi?
vb.leri
vb.nde
vejetaryen
velhasıl
velhasılıkelam
veryansın
veyahut
Victor Hugo’dan
vicdan
trafik
vites
viyola
vurdumduymaz
ya da
yabancı imiş
yabancıymış
yad etmek
yağlı boya
Yakın Doğu
yalnız (sadece)
yalnız (fakat)
yalnız (tek başına)
yan cümle
yan etki
yan yana
yanı sıra
yankesici
yanlış
yapayalnız
yapboz
yapyalnız
yarı final
yarı yarıya
yarım küre
yarımada
yarıyıl
yasa dışı
yaşam öyküsü
yayınevi
yazabildim
yazar kasa
yazıhane
Yeni Çağ’dan
yeni kuruş
yer altı
yer çekimi
yer üstü
yeraltı (metro)
yeryüzü
yılbaşı
yıl dönümü
yiyecek
yiyelim
yiyen
yi­yerek
yiyince
yiyip
yol açmak
yol ağzı
Yukarı Ayrancı
Yunan tanrıları
yurt içi
yurtsever
yüksekokul
yükseköğretim
Yükselme Devri
yüz akı
yüz üstü (düşmek)
yüz yıllık
yüzgöz olmak
yüzükoyun
Yüzüncüyıl Mah.
yüzüstü
zarafet
zeytinyağı
zikretmek
zikzak
Ziya Gökalp Cad.
-------------

Kaynak: http://www.edebiyatbilgileri.com/sdetay.asp?did=50,0,a
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:23
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
Almanya Türkçesi hakkında Jul 21, 2013

--Alıntı--

Köln'de hemen hemen her metroya bindigimde yasadigim ( daha dogrusu duydugum) bir konusma. Iki Türk genci hemen karsimdaki koltukta oturuyorlar ve aralarinda söyle bir konusma geciyor:

- Yaa dün Arzt'a gittim, Krank yazdiracaktim ama yazmadi inek.
- Niye, okulumu ekcektin?
- Hee, kizimla buluscaktim
- Oglum sen cok Blau yapiyosun, bak okuldan schmeißen yaparlar seni.
- Yapsinlar anasini satayim, zaten kein Lust..
- E
... See more
--Alıntı--

Köln'de hemen hemen her metroya bindigimde yasadigim ( daha dogrusu duydugum) bir konusma. Iki Türk genci hemen karsimdaki koltukta oturuyorlar ve aralarinda söyle bir konusma geciyor:

- Yaa dün Arzt'a gittim, Krank yazdiracaktim ama yazmadi inek.
- Niye, okulumu ekcektin?
- Hee, kizimla buluscaktim
- Oglum sen cok Blau yapiyosun, bak okuldan schmeißen yaparlar seni.
- Yapsinlar anasini satayim, zaten kein Lust..
- Eee, sonra naapcan?
- Ver elini Arbeitsamt, Arbeitslosengeld alirim anasini satiim
- Hangi Haltestelle'de inelim?
- Bahnhof'ta ineriz.
- Naapcaz Bahnhof'ta?
- Biraz kiz anmachen yapariz
- Senin kizin var ya oolum
- Bos ver ya, ona karsi Gefühl'üm kalmadi pek
- Bak duyarsa Schluß yapar senle
- Yapsiiin
- Yapsin diyosun ama sonra Bereuen olursun haa !
- Geldik Bahnhof'a
- Hadi, Aussteigen yapalim

Sonra indiler, bu tür konusmalar Türk gencleri arasinda normal, cok duyuyorum. Tabii hepsi degil ama cogunlugu ne Türkce'yi ne Almanca'yi düzgün konusabiliyorlar. Evde Ailelerinin durumu (yillardan beri Almanya'da yasadiklari halde) dahada kötü. Bana kalirsa asil sorun burada basliyor. Cocuklar ilk okula baslayinca Alman'ca bilmek zorundalar ama evdeki Anne- Baba Alman'ca bilmeyince cocukta bu dili pek ögrenemiyor. Eger sansi varsa Ana okulunda ögrendigi Alman'ca yeterli sayiliyor ve cocuk okula basliyor, bunun disinda Alman'ca kursuna gitmesi gerek. Diyelim okula basladi, ama evde derslerini kontrol edecek, yanlislarini düzeltecek, sorularini yanitlayacak bir Aile ferdi yok cünkü Anne- Baba Alman'ca bilmiyor. Tabii ki bu sartlar altinda okulda basarili olamiyorlar ve zamanla kontrol altindan cikiyorlar. Bu anlattiklarim Ön yargi veya dislama degil, bu tür sorunlarin ardinda bir sürü Sosyal ve Ekonomik nedenlerin oldugunun bilincindeyim. Bence asil her yil milyarlarca Euro degerinde is birligi anlasmasi yapan Almaya ve Türküye hükümetlerinin bu gibi konulari ciddiye alip bu soruna bir cözüm bulmalari gerekiyor. Bir yandan yillardan beri Uyum saglama politikasindan söz ediliyor diger yandan bu tür Ailelerin uyum saglamasi icin pek caba gösterilmiyor.
Neyse ben lafi fazla uzatmayayim, yoksa yazi politik olacak ve Gibsy'den makas yiyecek. Peki bunlari nedenmi yazdim? Bu aksam bizim sokakta oturan Kücük Berat kapimizin zilini calip okul ödevleri icin yardimimizi istedi.
Anne ve Babasi Alman'ca bilmiyorlar...
-
--Alıntı--

Kaynak: http://mizzah.com/forum/almanya-turkcesi-t10876.html
Collapse


 
Adnan Özdemir
Adnan Özdemir  Identity Verified
Türkiye
Local time: 17:23
Member (2007)
German to Turkish
+ ...
TOPIC STARTER
"Almanya’da Türk Dilinin Geleceği: Koşullar ve Olanaklar" Jul 21, 2013

--Alıntı yazı--

2000 yılı Ocak ayında yürürlüğe giren Alman Vatandaşlık Kanununa göre Almanya’da doğmuş tüm çocuklara Alman vatandaşlığı verilmektedir. Bu şekilde, 2006 yılından itibaren Almanya’da okula başlayacak olan Türk asıllı çocukların eğitim sorumluluğunu tümüyle Alman hükümeti üstlenecektir. Ana dilleri Türkçe olan ve aile durumlarına göre genellikle evde Türkçe konuşmaya devam edecek olan bu çocuklar, kişisel ortamlarının
... See more
--Alıntı yazı--

2000 yılı Ocak ayında yürürlüğe giren Alman Vatandaşlık Kanununa göre Almanya’da doğmuş tüm çocuklara Alman vatandaşlığı verilmektedir. Bu şekilde, 2006 yılından itibaren Almanya’da okula başlayacak olan Türk asıllı çocukların eğitim sorumluluğunu tümüyle Alman hükümeti üstlenecektir. Ana dilleri Türkçe olan ve aile durumlarına göre genellikle evde Türkçe konuşmaya devam edecek olan bu çocuklar, kişisel ortamlarının dışında toplum dili olarak Almanca’yla, yani ikincil bir dille karşılaşmaktadır. Türk çocuklarının ana dillerinin Almanca olmamasından doğan zorlukları buranın yetkilileri imkânları çerçevesinde gidermeye çalışmaktadır. Almanya’da kalacak çocukların ve gençlerin Alman diline ve kültürüne ulaşmalarının sağlanması, kuşkusuz olumlu bir çabadır. Günümüzde bu Türk gençliğinin Almancası kuşaktan kuşağa düzgünleşmekte ve zenginleşmektedir. Ancak acaba Almanya’da – ve Batı Avrupa’nın tümünde – Türk dili yaşamını ne şekilde sürdürecektir?

Almanya’da en büyük azınlığı Türkler oluşturur; Almanca’dan sonra bu ülkede en çok konuşulan dil de Türkçe’dir. Avrupa Birliği yöntemlerine göre azınlık dillerinin korunması gerekmektedir. Buna rağmen Alman hükümetinin Türkçe’nin bu ülkede korunması için aldığı tedbirler son derece sınırlı ve yetersizdir ve günden güne daha yetersiz kılınmaktadır. Bu durumun nedenlerini ikiye ayırabiliriz. Bir yandan Almanya’nın, azınlıkların Alman kültürünü ve yaşayış tarzını tümüyle benimsemelerini beklediğini görüyoruz. Bu beklenti özellikle adetleri Almanlardan en değişik gibi görünen Türkler için dile getirilmektedir. Hollanda hükümeti daha 1981 yılında Hollanda’yı ‘çok kültürlü bir toplum’ olarak tanımlarken aynı yıl Alman hükümeti “Almanya’nın iltica memleketi olmadığı” beyanında bulunur. Son 20 yılda Alman politikasında gerçekleşen devrimlere rağmen Alman yetkililerinin ve Alman kamu oyunun bu konudaki tutumlarında olumlu bir değişim olmadığı gözlenmiştir. Nitekim Türk dilinin eğitim sisteminde aldığı yer konusunda Almanya’yla Hollanda’yı karşılaştıracak olursak hem kanun bakımından, hem de uygulanan tedbirler bakımından Hollanda’nın çok daha ileri olduğunu görürüz. Ana dili (yani Türkçe) derslerinin ve ana dili öğretmenlerinin, örneğin, Hessen eyaletinde, şimdiki durumuna bakacak olursak derslerin kanuni değişiklik yapılmadan önceki haliyle, yani velilerin dilekçesi gerekmeden verilmeye devam ettiğini görürüz. Ancak, Alman Kültür Bakanlığı, bizce Yabancılar Meclisi, çeşitli dernekler ve başka yabancı kurum ve kuruluşların sert tepkisinden korktuğu içindir ki ana dili derslerinin okul programından silinip velilerin başvurusuna bağlı olarak yürütülmesine daha geçmemiştir; bilgilerimize göre, Bakanlık bu durumun 10 yıla kadar tamamen değişmesini öngörmektedir. Ana dili derslerinin yakın gelecekte uygulamadan kalkacağı veya çok az ölçüde verileceği Alman yetkililer tarafından açıkça söylenmekte, genç olan Türkçe öğretmenlerinin kendilerini başka branşlarda yetiştirmeleri maddi olarak teşvik edilmekte, üniversitede yeniden eğitim yapmaları için imkân sağlanmaktadır. 11 Eylül faciasıyla başlayan sürecin bir yönü olarak Almanya’daki Müslümanların, ve bu arada Türklerin, kendi kimliklerini koruma çabalarını savunmak daha da güç olmuştur.

Bu durumda Almanya’yı yeni vatanları yapmış olan Türklerin dillerini bir veya iki kuşak içinde tümüyle yitirmemeleri, yarım yamalak kültürlü değil, çift kültürlü genç¬lerin yetişmesi amacını gerçekleştirmek bizce ancak Türkiye’nin desteğiyle sağlanabilecektir. Bu alanda örneğin Almanya’da oturan Yunanlıların yoğun girişimler sayesinde çok daha olumlu sonuçlara vardıklarını, kendi kültürlerini Almanya’da da koruyabildiklerini görüyoruz. Türkiye, Almanya’daki Türk çocuklarının Türkçe eğitimini Türkiye’den öğretmen göndermek yoluyla desteklemeye çalışmıştır. Bu yolla olumlu sonuçlara varıldığı söylenemez. Türkiye’den gelen ve Almanya’da önceden yaşamamış öğretmenler buradaki yaşam koşullarını genellikle bilemediklerinden bu ortama alışıncaya ve öğrencilerinin yaşamını anlayıncaya kadar uzunca bir müddet geçmiş, bu müddet boyunca okullardaki Alman öğretmenlerle de gerekli irtibatı kurmakta zorluk çekmişlerdir. Bu da Türkçe eğitiminin verimliliğini azaltmıştır. Eğer Almanya Türklerinin maksadı Türkiye’ye dönmek olsaydı, çocuklarının dönüşünü Türk okullarındaki eğitim yöntemlerini uygulayan öğretmenler kolaylaştırabilirdi; durum öyle olmayınca, bizce en uygunu, Türkçe eğitimini sadece Alman Türklerinin arasından yetişmiş öğretmenlerin gerçekleştirmesi olacaktır.

Alman Türk çocuklarına Türkçe’yi öğretecek kişilerin üniversite mezunu olmaları bizce şarttır. Almanya’nın eğitim fakültelerinde‚ Lehramt 1, 2 ve 3 adları altında gerçekleştirilen öğretmen yetiştirme programı, genel üniversite bitirme yöntemi olan‚ Magister’den ayrılmaktadır. Almanya’daki bütün Türkoloji bölümleri Magister programına girdiği ve tezle bitirildiği için Türkoloji bölümlerinde Türkçe öğretmeni yetiştirilmemektedir. Kanaatimce Türkçe öğretmenlerinin Alman üniversitelerinin Türkoloji bölümleri dahilinde yetiştirilmesi bir zorunluluktur. Çünkü Türkoloji bölümlerinde öğrencilerin Türkçe dil bilimi, Türk edebiyatı ve tarihi açılarından eğitim görmeleri sağlanmaktadır. Yüzeysel bir Türkçe öğretimi öğretmenlik için yeterli değildir. Alman üniversitelerinden mezun olmak için bugüne dek altı yıl okunuyorsa da‚ Magister (yüksek lisans) yanında bazı durumlarda başka devletlerin yüksek eğitim sistemine uyacak şekilde‚ Bachelor (lisans) derecesi kurulması da düşünülmekte¬dir. Almanya’da Türkçe öğretmeni halen sadece Nordrhein-Westfalen eyaletinde, Essen şehrinde yetiştirilmektedir. Bizce Almanya’nın başka yörelerinde, örneğin Hessen eyaletinde de bu tür akademik girişimler gereklidir. Türk dili öğretmeni eğitimi‚ Magister yani‚ Master değil de‚ Bachelor derecesini amaç edinip dil bilimsel Türkoloji ve pratik eğitim derslerini en ayrıntılı bir şekilde ele almalıdır.

Benim burada özellikle üzerinde durmak istediğim konu, Türk-Alman iki dilliliğinin dil bilimsel araştırılması gereğidir; zira yetenekli öğretmen yetiştirmeden önce öğretmen adaylarına sunulacak sağlam temeli kurmak, öğretilecek malzemeyi belirlemek gerekir. Almanya’da Türkçe’nin kullanımını konu edinen araştırmalar yeterli olmaktan çok uzak ve yine Hollanda’ya oranla çok kıttır. Hayatın bütün alanlarında, örneğin tıpta veya mühendislikte olduğu gibi dil konusunda da uygulama evresine geçmeden önce araştırma ve çözümleme evresi gelir. Araştırılması gereken konuların bazıları şunlardır: Türk ailelerinin fertleri arasında ne şekilde konuşulmaktadır; kuşaklar arasındaki farklar nedir? Türkçe günün hangi faaliyetlerinde kullanılmaktadır? Türk ailelerinin beraberce oturma ve yaşama yoğunlukları dili nasıl etkilemektedir? Verilen Türkçe dersleri ne derece etkili olmuştur? Almanya’da konuşulan Türkçe’nin dil bilim, sözcük varlığı ve ağız özellikleri nedir? Kimler ne biçim bir Türkçe konuşmaktadır? Çoğunluğun Türkiye’nin kırsal bölgelerinden gelmiş olmasının Almanya Türkçesi üzerine ne gibi etkisi olmuştur? Çocuklarda ve ebeveynlerde ana dili öğrenme bilinci ne derecededir? Çocukların ve gençlerin Türkçe konuşmaları konusunda ailelerinin tutumları nedir? Bu konu Alman komşular, eğitimciler, politikacılar, aydınlar tarafından nasıl karşılanmakta ve Türklerce ne derece önemsenmektedir? Türk çocuklarının anaokulundan önce, anaokulu ve ilkokul boyunca Türkçeleri ve Almancaları nasıl gelişmektedir, yani gramerin ve sözcük varlığının hangi alanları önce, hangileri sonra öğrenilmekte ve hangileri büsbütün eksiktir? İki dil ne derece, ne şekilde ve hangi durumlarda karıştırılmaktadır? Almanca Almanya Türkçesini nasıl ve hangi alanlarda etkilemektedir? Türkiye, Almanya ve diğer Batı Avrupa ülkeleri arasında Türk çocuklarının dil gelişmeleri bakımından farklar nedir? Batı Avrupa ülke¬lerindeki okullarda Türkçe’ye değişik şekil¬de ağırlık veren programlar uygulanmıştır; bu programların sonuçları ne olmuştur? Bir dilin göç sonucu oluşmuş bir azınlık tarafından konuşulması bütün dünyada yaygın ve gittikçe de daha fazla görülen bir olaydır; bu bakımdan Türk dilinin Batı Avrupa’daki durumuyla karşılaştırılabilecek olgular çoktur. Bu tür çift dillilik üzerine dünya çapında dil bilim araştırmaları sürdürülmekte ve tartışılmaktadır. Almanya Türkçesi üzerine de bazı araştırmalar yapılmış ve çeşitli fikirler yürütülmüşse de bu fikirler sağlam temellere dayanmaktan ve diğer azınlık dillerinin bağlamını göz önünde bulundurmaktan uzaktır.

Bu tür araştırmaları geliştirmek ve plânlamak ve Almanya’da çocuklar ve gençlerce konuşulan Türk dilinin gelişimini ve uygulanan programların etkinliğini birkaç yıl boyunca izlemek gerekecektir. Bir müddet sürecek ve birkaç araştırmacıyı kapsayacak böyle bir girişim için Türkiye’nin de maddi desteğiyle bir Alman üniversitesinde, örneğin Frankfurt’ta bir araştırma merkezi kurulması uygun olur. Alman üniversite sistemi günümüzde çok ciddi bir maddi sıkıntı içindedir; Türkiye’nin bu araştırma alanını kısmen de olsa desteklemesi, Alman fonlarını da katılmaya teşvik edecektir.
Batı Avrupa dilleri arasında canlı bir Türkçe’nin de yer almasını sağlamak, Almanya’nın amacı olmasa da Türkiye’nin muhakkak amacı olmalıdır. Bu amaç bizce durumun bir an önce bilimsel bir şekilde araştırılmasını ve alınacak tedbirlerin bu kapsamlı araştırmalar çerçevesinde gerçekleştirilmesini gerektirir.



Avrupa'da Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretimi Sempozyumu - 25-26 Ekim 2001
Almanya’da Türk Dilinin Geleceği: Koşullar ve Olanaklar
Prof. Dr. Marcel ERDAL

Kaynak: http://www.turkceogretimi.com/anadil-olarak-turkce-ogretimi/almanya-da-turk-dilinin-gelecegi-kosullar-ve-olanaklar

[Değişiklik saati 2013-07-21 16:25 GMT]
Collapse


 
Pages in topic:   < [1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16] >


To report site rules violations or get help, contact a site moderator:


You can also contact site staff by submitting a support request »

Osmanlıca - Türkçe kaynaklar, Cumhuriyet boyunca Türkçenin serüveni, Günümüz Türkçesi...


Translation news in Türkiye





Protemos translation business management system
Create your account in minutes, and start working! 3-month trial for agencies, and free for freelancers!

The system lets you keep client/vendor database, with contacts and rates, manage projects and assign jobs to vendors, issue invoices, track payments, store and manage project files, generate business reports on turnover profit per client/manager etc.

More info »
Trados Studio 2022 Freelance
The leading translation software used by over 270,000 translators.

Designed with your feedback in mind, Trados Studio 2022 delivers an unrivalled, powerful desktop and cloud solution, empowering you to work in the most efficient and cost-effective way.

More info »